çocukları saf sayar sanardım
ardındaki “hür” kadı
ağzımda bi’ kül tadı
var ve nereye gideceğimi bilmiyorum
cesetler dizilmiş şehrin duvarları-
na; ne yapacağım, ha?
karar veremedim ne yapacağıma
çiğnemeli miyim aklımın en dik duran köşelerini?
yoksa ölmeli miyim,
içimde başka bir savaş yok gibi?
ne için?
beş yaş etmez parçalanmış cesedim
ayağı burkulmuş bir turiste dökülenlerin yanında
tanklar geziyor şehrimin dar sokaklarında
savaş başlıklarından kalelerde oynuyor çocuklar
ve her bir evden yükselen ağıtlar,
yakıyor kalbimi
bi’ türlü çıkmıyor aklımdan mandela
ve son dedikleri
uyarı atışları
israfil’in dudakları
ve bir dakika başladı
dudakları kısılmasın
durmasın şarkılar
ve otursun şu toz duman
nerede doğduysam hep aynı
apartheid kokusu var