Alarm çaldı. Hemen kalkmam lazım. Bu sabah çok önemli işlerim var. Ne yapıp ne edip bulacağım kendimi.
İlk iş büyük bir umutla yastığın altına baktım. Kolayca en yakınımda, hep başımı koyduğum yerde bulmayı ümit ettim kendimi. Yoktum. Üzülmedim çok. Saat daha 9’du, gün yeni başlamıştı ve ben çok hırslıydım. Ne yapıp ne edip bulacaktım kendimi. Elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Şöyle çok da istemeye istemeye klozetin içine baktım. Neyse ki orada da değildim. Sevindim. İnsan kendini bir klozetin içinde bulmak istemiyor doğal olarak. İçeri gidip bir kahve koydum ve kahvaltı hazırlamaya başladım. Dolapların içini detaylıca aradım. Ne işim olacağını düşündüysem mutfak dolaplarında… Denedim yine de. Hızlıca kahvaltımı bitirip evin geri kalanına da göz gezdirdim. Bulamadım. Evde olmadığımı hissetmiştim zaten, dışarı çıkmam gerekeceğini biliyordum. Hızlıca hazırlandım. Giysi dolaplarımı incelemedim çok. Sanırım kendimi evde bulmaktan korkuyordum.
Dışarı çıktım. Ağaç diplerine, banklara, evin yakınındaki birkaç kafeye baktım. Orda da değildim. Hızlıca bir otobüse bindim. Cam kenarına oturdum. Yolları dikkatlice izledim. Bana benzeyen bir sürü şey gördüm ama kendimi göremedim. Otobüsten inip sıradaki vapura atladım. Nereye gittiğine de çok bakmadım. Vapurun dışına oturup denize diktim gözlerimi, koskoca bir sonsuzlukta arayıp durdum kendimi. Yine bulamadım. Oysa denizde bulmayı ne çok isterdim kendimi.Vapurdan inince küçük bir yemek molası verdim. Sizden saklamak istemiyorum, belki oraya da bakmazsın diyeceksiniz ama çorba kasesini bile iyice karıştırdım. Şaşırmazdım çünkü bir mercimek çorbasının içinde bulsam kendimi. Ama olmadı. Yoruldum. Hırsım azalmaya, ümitlerim de kırılmaya başladı. Ama pes etmedim. Yürümeye devam ettim sokaklarda.
İnsanların yüzüne uzun uzun, dikkatli dikkatli baktım. Gözlerinin içinde aradım kendimi. Bazı yansımalar anlık ümitlere yol açsa, oralarda da yoktum. Bir adam çevirdim yoldan, seviştim onunla. Yatakta aradım kendimi, adamın kollarında, bacak arasında, öpücüklerinde. Ne yaptıysam bulamadım. Çıktım gittim oradan da. Telefonla annemleri aradım uzakta oldukları için. Telefondan da olsa gözlerinin içine dikkatli dikkatli biraz da çekinerek baktım. Kendimi orada bulamamak içimi ferahlattı. İnsanın kendini en yakınlarında bulmasından daha korkunç ne olabilir ki? Metroya bindim, bir sürü otobüse, bambaşka vapurlara. Bir uçağa bindim, on tane ülke gezdim. Binlerce insanın yüzüne rahatsız edecek kadar dikkatli baktım. Ne yaptım ne ettim, bulamadım kendimi. Vazgeçtim artık yıldım. Bir kaldırıma oturdum. Önce gökyüzüne sonra saçlarımın arasına baktım. Her yerde aradım, hiçbir yerde bulamadım. Ne kendimde ne dünyada yoktum.