Bugün şehrin bütün sokaklarını dolaşıp evlerinde oturan insanları sokağa çağırmak geliyor içimden. Dışarıda güneş var! Bugün sokakta yaşamı, dünyayı, insanları sevmek için birçok sebep var. Ve ben o sebeplere sımsıkı sarılmaya kesin kararlıyım bugün.
Sahile inen yolun başındaki boş dükkanı bir fırıncı almış. Eşyaların bir kısmı içeride bir kısmı da dışarıdaki kırmızı kamyonette. İşleri yarılayıp dükkanın önünde çay molası veren işçileri görüyorum. “Kolay gelsin!” Yere çömelir vaziyette oturmuş biri sağ elini sol göğsüne götürüp kafasını hafifçe aşağı eğerek karşılık veriyor. Şimdi bu fırından ne güzel kokular yayılır mahalleye… Ekmeğin sıcağından yemek ne lezzetli olur!
Yokuş aşağı ilerleyince bir apartman çıkıyor karşıma. Öyle dört bir yanı camdan, çevresi zindan gibi duvarlarla kaplı olanlardan değil. Beyaz, eski bir apartman; en az yirmi yılı var. 2. Katın balkonunda 5-6 kadın oturmuş höpürdete höpürdete Türk kahvesi içiyor. Bir yandan da birbirlerine bir şeyler anlatıp kahkaha atıyorlar. Küpeşteye saksılar tutturulmuş, çiçeğin türünden midir baharın yaklaştığından mıdır bilmem bir güzel renkler görür ki gözlerim!
Daha çok şey görmek istiyorum o yüzden ilerlemeye devam ediyorum. En sevdiğim seslerden biri geliyor kulağıma: Bisiklet zili. Hemen hemen benle yaşıt bir sınıf dolusu bisikletli geliyor sağımdan. Yolu hızlıca aşıp çimenlerin üzerine geçiyorum, toprak biraz ıslak. Bu zil sesi uzun zamandır dinlemediğim bir şarkıyı hatırlatıyor, ıslık tutturuyorum.
Denizi selamlıyorum. Deniz bu sefer kayalara öfkeyle değil şefkatle çarpıyor. Hafiften bir rüzgar, iyot kokusunu dağıtıyor etrafa. Çimenlere çullar serilmiş. “Süt mısııır! Taze taze süt mısııır!” Parka gelen çocuklar bu sesi duyduklarında annelerinin eteğine yapışır. Şimdi hepsi oyunu bırakıp mısırlarını kemiriyorlar. Eve gitme vakitleri geldiğinde çok üzülecekler, eminim.
Ben yürürken yanımdan sevgililer, arkadaşlar, çocuklar geçiyor. Sanki bir an için hepsi birbirini tanıyor. Karşımdan bir dost geliyor, öyle seviniyorum ki! Çünkü biliyorum benim az önce geçtiğim yollarda duyduğum ve gördüğüm her şeye o da şahit olacak. Birbirimizin halini hatırını sorduktan sonra vedalaşıyoruz.
Kayalarda gezinip balıkçıların bıraktıklarını aramakta olan siyah büyük bir kedi aniden kulaklarını dikip şaşkınlıkla bana bakıyor. Ben de şaşkınlıkla bakıyorum, kediye şaşırdığımdan değil elbette. Kendime şaşırıyorum. Yaşamayı unuttuğuma şaşırıyorum. Yaşamak. Her gün böyle olsa yaşamak ne güzel! Sahi bugünü diğerlerinden ayıran şey ne?