Aptaldım, fevri ve kendinden emin. Tanrının birkaç sıfatını ölümüne üstlenmiştim. İnce Memed’in ve Arturo Bandini’nin birkaç sıfatını da. Delici bakışlarla siktir etmek isterdim huzurumdan kendine insan diyen şeyleri. Onların sözlerini ve kurallarını def ederdim. Yeryüzüne inen yumruğumla parçalanırdı çağlardır inşa ettiklerim; saraylarım, muhafızlarım, atlı ozanlarla diyarlara yayılan namım. Artık zamanım her şeye yetecek kadar vardı, mekanımsa zindan karanlık.

Takılırdı garip garip odalarda zamanım. Ferah, orman manzaralı dağlarda. Parklarda, görünüşte kalabalık, özünde yalnız. Açık havada bile bir şekilde tıkılırdı, zindan karanlık. Geçmişimin sokakları zindan karanlık. Adımlarım; telaşlı, yorgun, aceleci, sözlerim arsız. Soğuktayım sıcaktayım farksızdı. Ellerim gitmezdi takvime, suya, bir kadının eline. Oysa bir yandan sokaklar aydınlıktı. Ancak rüyalarımı işgal edebilmişti kıtlık getiren çekirgeler, ülkeleri değil. Kuyruklarda beklenmekteydi yine, fakat daha temiz ve parlak ışıklarla aydınlatılmış kuyruklarda. Devlet ile hala muhatap olunmaktaydı. Muntazam, mermer döşenmiş, gerginlik kokan koridorlar pek değişmedi, iddialı çağrışımlarıyla ünvanlar kapılarda hala. Elektrikli cihazların ekranlarında isimler, mahlaslar, markalar. Devasa içten yanmalı motorlarıyla yollar döşeyen canavarlar var. İş makinalarını, kürekleri ve balyozları kavrayan kollar. Birikmiş, yığılmış, birbiri altında ezilmiş; sayısız sayfalar, şehirler, masallar. Bunların hepsi, serin bir dinginlikte, dinginlikle, doruktan bakan değilsem eğer, zindan karanlıktı.

Ateşe hükmetme becerimin milyon yıllık gelişimine rağmen her yanı saran alevler arzuluyorsam, uygarlığa bir karşı çıkış olarak, koca götlü doymak bilmez bir yangının dünyayı sarmasını istiyorsam, beceremediysem o tatlı rüyalar vadeden çiçeğin ticaretini ki orada bile sabır ve beklemektir işin sırrı, hızla tükettiysem cebimdekileri, ilhamımı, insanlarımı, delinmiş ve dikiş tutmaz halde kaldıysa uğruna kan ve gözyaşı akıttığım heybem, bir cüppemi daha tutuşturup bir şiirimi daha ısırarak parçaladıysam, bakamam terleyen avuç içlerime artık, bakmam. Bilirim zindan karanlıktır.