Elim gitse kafam, kafam gitse elim gitmiyor. Kendi iktidarsızlığımı kendim yarattım. Ama nasıl oldu hiç anlamadım. Belki de ya ouf anlamıyorum nasıl oluyor diyerekyükümü hafifletiyorum. Kolay çünkü. Ya bak yine yaptım. Belki de diyerek yine yükümü hafiflettim. Bu böyle devam edip duruyor bir sonuca varamıyorum. Bir de bir suçluluk duyusu var ki yakama yapışan beni sımsıkı tutan. Kendimi kurtarırken izi kalan o gömlekte. Şöyle yakalarda hiç çıkmayan cinsten. Küçük mücük ama o leke izi orada durmaya görsün. İyi heder ediyor insanı. Eskiden eğlendirici bir tarafı da vardı oysaki. İşaret parmağımı dilimin ucuyla nemlendirir aynı elimin baş parmağı ile yakanın arkasına baskı uygularnemlendirdiğim parmakla da iyice bir güzel dağıtmağa cebelleşirdim. Başta leke yayıldıkça canını sıkıyor, görmek istemiyorsun. Sonrasında görülmeyecek gibi olmuyor. Mecbur bakıyorsun kaçmadan; bu sefer canını yakmaya başlıyor. Bir hödük edasıyla orada oturuyor ve ince bir sızı halinde öncelikli olarak aşağıya akmayı tercih ediyor. Ayak parmak uçlarına ulaştığında kan beyne sıçradı deyiminin gerçekliğini onaylamış oluyorsun. Ani ve etkili bir şekilde tüm zehir vücuda yayılıyor anlayacağın. Heh işte bu noktada heder ediyor insanı. Ama bunun iyi tarafı da heder olurken heder olduğunu çok da anlayamamak. Yaşanılması gereken olağan bir şeymiş gibi düşünüyorsun. Garip bir şekilde optimistlik baş gösteriyor. Ama suç senin işte. En başında ne diye lekeyi yok etmeye çalışıyorsun bırak kalsın durduğu yerde. Rahat bu kadar da bozmasın. O gözler ne diye takılıyor, takılmasın. Sakince beklesem de gömlekteki o lekeye hiç elleşmesem bir problem de olmayacaktı. Hani şimdi şey dersin aklından geçiyor biliyorum. ‘’ E giymesene o gömleği diyorsun, at bir köşeye yok et. ‘’ Valla elim hiç gitmiyor biliyor musun. Yani hiç düşünesim bile gelmiyor bu fikri. Basbayağı istemiyor.Çok güzel hislere, zevklere gebe kaldı. Bu gömlek benim en sevdiğim gömleğim. O yüzden özel günlerde giydim. Hani öyle pahalı bir şey olduğundan da değil. Özel olarak almadım.Zaten vardı ve hemen hemen her gün giyerdim zamanında. Bir gün yazık ettiğimi farkettim. Aslında o kadar da iradesiz değilmişim. O günden bu yana özel günlerde giydim yalnızca: düğündür, toplantıdır ve bugüne dek kaldı. Yoksa bence çoktan dikişleri sökülürdü. Hiç terziye yama yaptırmak için gitmedim biliyor musun. Halen ilk günkü özeni ve şehveti koruyor bu gömlek. Değişmedi, yenilenmedi. Eski falan evet ama sonuç olarak ilk günkü gibi. Bu ara bilgiyi de verdiğime göre devam edeyim. Suç dedim. Lekeyi ne diye dağıtıyorsun, suç senin dedim de o sonraki safha aslen. Dediğim gibi heder olduğunu anlamıyorsun en başında. Bu kötü bir şey mi: değil. Tam tersine pek güzel bir zevk veriyor. Şöyle anlık zevklerden ama planlanmış olanlardan. Planlı ve zevk alacağını biliyorsun lakin o esnada, olaylar gelişirken çoktan unutmuş oluyorsun. Diğer türlü zaten zevki nerede kalsın? Bildiğin ve sürekli kafanda dolaşan neyin zevki olabilir ki? Sanmıyorum olacağını bu partnerinle sevişmeye benziyor. O günün akşamında kiminle sevişeceğin belli. Nerede sevişeceğin belli ve hala aynı zevk; ne az ne fazla. Ya da işte bunu devam ettirebilme içgüdüsü; insanoğlunun iktidarsızlığı. Hah işte bu da benim iktidarsızlığım. Kendi iktidarsızlığımı kendim yarattım dedim. Anlık bir zevk ve devam ediyorum. Artık beni heder edeceğini anlayabiliyorum, gayette iyi biliyorum. Bilmemeye devam etsem hiç oralı olmam. Bildiğim için yakınlaşıyorum. Çünkü artık zevk almaya başlıyorum. Canımı acıtıyor, rahatımı bozuyor, hoşuma gitmiyor ve illallah ettiriyor. Fakat bunların yanında öyle de bir güzel zevk veriyor ki. Nadir zevklerden. Bir çok yönle planlı bir şekilde partnerinde sevişmeye başlıyor. Farkı şu; günün sonu nasıl olacak kestiremiyorsun. Ama o esnada, olaylar ve durumlar değişebilirken hala aynı zevki koruyor. Heder olurken heder olduğunu anlayamamak değil, anlamak iyiymiş demek ki aslen. Tabi yaşanılması gereken olağan bir şeymiş gibi düşünmeye devam ediyorum. Yoksa acıyı sineye çekemem. Beni heder edeni ben heder etmedim. Heder olurken öyle bir güzel hissettim ki. Anlık falan ama kısa sürede hem uyuşturucu hem de uçurucu. Belirsiz bir sonuç; kargaşa nihayetinde. Biraz olsun benim hayatıma canlılık getiriyordu.