karşı bankta kitap okuyan kadın
“üç kuşağın öyküsünü dinliyorum
tanzimat, serveti fünun, milli edebiyat.”
(ben klasik türk edebiyatına, aşk ve hüsn’e meftun. bu aralar.)
diyor.
diyorum.
kitap okuyor, kızı benle yaşıt kadın
önce dinlediği kitabı anlattı
“insanlar, kısa sürelerde değişkendirler.
-koşulları, kendisinin belirlediğini sandığı halde
koşullara bağımlı olarak değişkendirler!-”
ve, üzerine ben:
insan, dedim
<söyleyecek bir çift laf benim de vardır, insan üzerine. >
okumak eylemini dinlemeye benzeten kadına
aceleci ömrünü tüketmek için
yaşadığını hissetmeden,
ev kirası ve faturalar üzerine hapsi ile
-doğmak ile başlayan mahpusluğu derim-
kendimi düşünüyorum, kadın tekrar kitap okuyor
“test edilişlerimi, gençliğimin ateşinde
tek ömrümü tüketmekteki bu istemsiz gelişmiş belli durumları
uzun gecelerce uykusuz kalışımdaki bencil isteklerimle kendimi zora sokmalarım…”
varlığımı hissedişimden beri beynime yerleşen soru, bu olumsuzluklarla yetişmiştir, evet!
yolculuk nereyedir?
ben kitabımı kenarda bekletiyorum ve kadın
kapı arkasından çocukluğunu izliyor gibi bakışıyla
günden güne robotlaşan beni izlerken
sorgusunu hissediyorum
her bakışı ve her konuşmasında
nedir bu sorgu?
hissizce çıktığım denemelerin birinden sonra karşılaştığım kitap okuyan kadın
her şeye hızla erişip
her şeyi pespaye kibirlerimizle tükettiğimiz bu çağda
kadına dinlediğim konçerto üzerine bir soru:
“ne var ki bu gitarın sesinde?”
ve diyorum, yazmak eylemini konuşmak eylemine benzeten kendime
“bilincimin, bilinçsiz izdüşümü:
rodrigo, divan, tanzimat, servetifünun
bâbüttak’tayım ve ene’l hak
sorgu yok, ne de olsa karşılaştığım kadın da yok!”
yazmışım şiirime.