açlığın metodolojisi kaça patlar? bilen beyin tartışmayı reddeder.
(ret: arzunun safi biçemi)
reddedilen iktidar dışı kabul edilir, sivrilir
ve sivrilen yenilgi fırsat dahilinde semantik gürültüye evrilebilir.

kesinlik – le çıkılan arşın ucu, ölüm kırgınlığı ile barışmayı zorunlu kıldığından, adlandırmaların tümü
(kesinlik: şüphenin ayak basmadığı toprak türü)

nihayetinde komiktir.

söz konusu komedi – kültürlerarası farklılıklara rağmen – ham şairin başını vuru noktası.
modus operandi… devasa bir yanılgı. fazlı katman.

iskan vaadiyle donatılmış terazinin “daha” ve “kadar” kefeleri birbirlerini boşa çıkarmak üzere dolar. oysa yaşamanın iyisi kötüsü yoktur, hayatta kalma becerisi – veyahut intihar seçeneğini ret – başlı başlına takdiri hak eden bir olgudur.                                                                       (ret: inada binen istemsizlik ve ürkü)

 

fakat ben,
onların huzurunda kendimi, sizler ve ben diye ikiye ayırmanın doyumsuz hazzı dudak uçuklarımda boy gösterirken, bir olmayacağımıza dair içtiğim her ant ve yüzüme attığım her iptidai çentikte automata mestine bir adım daha yanaştım.

artık ben,
siz ve – ne yazık ki sahip olduğumuz birleş(tiril)mesi imkansız diğer tüm fragmanlar –
kıyıya vurmuş, sevimsiz bir odağın blurlu kenarlarında yer almayı hak ettik.

benzer imgeler, basit söz oyunlarında arayışı sürdürerek övündüğümüz simalar günbegün dönüşsüz yerden uzaklaşmaya devam ediyor. binlerce yıl geçse dahi toprağa karışmayacak bir kinin yetiştiriciliğini üstleniyoruz. fenomen havuzunun iğne oyası gibi işlenmiş çeperlerine fısıldamak üzere olduğumuz şiirler sırra dönüşerek dibi boylamakta.

zehirlenme korkusuyla açlıktan ölen padişahların cenazesi, reayanın kırık kalp emojileriyle dolup taşıyor.

ağzına gelen yabancı parça, senin etin.