yaz omzumdan siyah bir zamk gibi akıyor
geçen zamanın çaresiz uğultusu
ölüm haberin gazete manşetlerinde
kan kırmızı harflerle
kapkara mürekkeple
ön sayfalarda ve tozlu tekel tezgahlarında
iki karış yazıyla tek soru havada:
-merhuma hakkınızı helal ediyor musunuz?
etmiyoruz kardeşim, etmiyoruz asla!
havra sokağında çürüyen balıkların cesetleri
aldattığın insanların sarsılmaz güveni
ak alnın ve kanla sivrilen dişlerinle
gün yüzü işlediğin günahları
altın kürdanlarla kazıyoruz
sırtında tırnak izleri kopuk deri parçaları
kayıp kurbanların tırnak etlerinde
çeyrek asırlık bir çığlık ölüyor
bozuk sistemlere ağıt yakanların çehresinde
kayıp cesetler ve unutulmuş günahlar
yirmi birinci yüzyıla yeniden doğuyor
caddelere akan bir insan güruhu
kucak açıyor sindirilmiş adalete
balkonda çamaşır asarken
trafikte direksiyon sallarken
küfrediyor o halk arşa doğru
donuk gözlerinin ardında
sonsuz gökdelenler ve kilise çanları yanıyor
durdurulamaz bir coşku
ölüm haberini aldık
biz ahı alınmış insanlar ordusu
hafif olur milletinden korkanın uykusu
ve hala havada tek bir soru:
-merhuma hakkınızı helal ediyor musunuz?
etmiyoruz kardeşim, etmiyoruz
hakka olmasın yolu!