Düşünmeden edemiyorum, o günü düşünüyorum ne zaman geleceğini bilmediğim o günü. Acaba ne zaman olacak? Ben ne yaparken olacak? Kimden öğreneceğim, o sırada ruh halim nasıl olacak? Kesin ben çok mutluyken olacak bu, hatta belki gülüşümün ortasında. Hissedecek miyim, bu kadar uzakta olsa da? O dakikada saati soracağım, buna eminim. Tahmin etmiş gibi. Babamı her arayışımda ağlayışını duymaktan korkuyorum. Çünkü anlayacağım hemen anlayacağım. Ama belki benden saklayacak önce anneme söyleyecek. Ama ararsam saklayamaz, söyler hemen. O sırada yalnız mı olacağım. Öğrendiğimde ne yapacağım? Kendimi bu kadar hazırladım belki ağlamam. Hemen yani. Sonra düşündükçe ağlayacağım ama belki de uzun zamandır beklediğim için, hah, sonunda, oldu sonunda bu diyeceğim. Belki bir rahatlama gelecek. Sonrasında gelecek yıkımı öngören ama bunun sonunda başladığı için duyulan rahatlama.
Hala yaşadığını düşünmek beni bir şeylere hazırlıyor. Hala yaşıyor, hala o an gelmedi, ama gelecek, yaşadığını düşündüğüm an o gelecek anın hissine kapılıyorum. Dedemi benim yerime öp. Bir daha öpemeyeceğim onu kimse öpemeyecek. Belki bir süre daha yaşıyormuş gibi davranırım. Ama bunun kime ne faydası var ki? O daha ölmeden öldüğünü kabullendim ben, yaşadığını duymak, yaşıyormuş gibi davranmak bile garip hissettiriyor.
Kime nasıl söyleyeceğim bunu? Birisinin bir yakını ölse bir şekilde öğreniyoruz hep ve başsağlığı dileyen mesajlar atıyoruz. Ama bunu ilk nasıl söyler bir insan? Daha önce ben söylemiş miydim? Hatırlamıyorum, galiba söylemedim. Ama bunu söylemem lazım. Önceden haber mi vermek gerekir. Dedem ölecek, haberiniz olsun, öldüğünde de yazacağım size. Yoksa öyle birden damdan düşer gibi mi söylemeli? Dedem öldü. İlk arkadaşım öldü.
Dedem öldüğünde belki hiçbir şey kaybetmeyeceğim. Nasıl olsa artık okuldan gidecek bir eve ya da beni parka götürecek birisine ihtiyacım yok. Ya da üç sokak geride oturmuyorum, beni geceleri eve yürütecek kimseye gerek yok yani. Sırtım hala kaşınır ama arada, hiç sevmediği siyah noktalar çıkar. Evet, onlar kalacak demek ki artık. Ya da eve dönmeden önce mutlaka elime tutuşturduğu armut, elma ya da muz olmayacak. İki günde bir aramazsam beni sitemle arayacak biri olmayacak. Gözleri görmediği için bana oynattığı lotoları oynamayacağım. Çayın yanında leblebi yemeyeceğim. Sana özel yemek yaptırdım, akşam gel, demeyecek kimse. Kalem kaşlı, hurma burunlu olmaktan geçtim artık. Yaşama varlığım diye sevmeyecek beni kimse. Belki kimse sevmez bundan sonra; aksi, çirkin bir insana dönüşürüm, kim bilir.
Artık bileceğim ki metrodan her indiğimde gözlerimle süzdüğüm balkon bomboş. Orada beni bekleyen birisi yok. Televizyonun karşısında eğilmiş çayını yudumlayan kimse yok. Artık o durağın bile anlamı kalmayacak benim için. Evime giderken önünden geçtiğim apartman duracak bir süre daha ama ben geçmeyeceğim bir daha oradan. Anne ve babamın tartışmalarından bıkınca sığınacağım son kale olarak gördüğüm bir yer kalmayacak.
Eskiye dair ne varsa kayboluyor. Son kale dedemdi benim için ve dedemin eviydi. Her bir karesinde anılarla dolu olan ev. Bu eve ne olacak? Babam evi satmak isteyebilir belki. O zaman bu eşyalara ne olacak? Eski hayatımdan bana kalmış tek şey olan bu masaya bu salondaki uzun bitkiye ne olacak? Her şey değişti ama burası kaldı, bu temiz hava; kokusu yok buranın belki de babaannemle birlikte gitmiştir evet uzun zamandır kokusu yok buranın ama kızarmış patateslerin tadı hala damağımda kokusunu asansörden yukarı çıkarken bile duyduğum. Vitrindeki porselen bardaklar, duvarlardaki fotoğraflar değişmiş olsa da çoktan, sırı bozulmuş ayna hala orada.
Dedeme son kez bakar gibi oraya da son kez baktım. Çünkü bir daha eskisi gibi olmayacak bitecek her şey bitecek ben de biteyim daha iyi. Çocukluğumla ilgili hiçbir şey kalmazsa elimde varlığıma dair ne kalır geride? Bir yer olmalı her zaman geriye dönüp bakabildiğin bir yer hayat ne kadar değişirse değişsin oraya geldiğinde güvende hissettiğin seni özüne çocukluğuna bağlayan bir yer olmalı. Oranın varlığını bilmek, köşedeki bitkiyi, kenardaki konsolun varlığını bilmeli insan. O bitki, o konsol hala orada ama orada olmayacak bir daha. Biliyorum. Artık değişim değil değişimin düşüncesi yakın gelecekteki değişim korkutuyor beni. Evden taşınırken yatağımın indirildiğini gördüğüm an gibi ama daha çok sabah güneşinin pencereden o en güzel açısıyla vurduğu ve turuncu huzmelerin odamın kapısına çarptığını gördüğümdeki gibi. Bir daha göremeyeceğim o ışığı ama ne önemi var ki? Uyuyamadığım gecelerde beni karşılayan sabah, selamlayan o turuncu huzme.
O ölümden hiç korkmaz. Tik tak tik tak tik- ve gittin. Acı çekmek istemiyorum derdi. En çok istediği şey uykusunda ölmek. Sadece ölmek, sonrasında bir şey olduğuna da inanmazdı. Yaşamak ve ölmek bu kadar basitti onun için.
Hey Hak! Biraz da bize bak!
Şimdi ne yapmalıyım bilemiyorum. Onu son kez gördüm son kez öptüm elinden son kez gözlerinin, o görmeyen gözlerinin içine baktım son kez yaptım bunu biliyorum. Çıkmadan önce anladım bunu son kezdi bu. 3 defa bu son kezi yaşadım. Kendi içimde bitirdim evden çıkmadan önce son kez baktım ona dayanamadım fotoğrafını da çektim. Çocuksu gülüşünü son kez gördüm her zaman nazik ses tonunu son kez duydum. Bir daha gitmek bir daha bu son kezleri yaşamak istemiyorum. Ama bir yandan son anlarında bulunmak, en azından onun için bunu yapmak istiyorum. Çünkü o hala yaşıyor! Yaşıyor! Ölmedi!
Bu anın geleceğini hep biliyordum aslında. Bir gün dedemi arayacaktım ve o açmayacaktı. Elbet yaşanacaktı bu dünyada hangi canlı ölümsüz ki? O da biliyordu bunu ölümden de hiç korkmazdı.
Ölmeyenin arkasından ağlanır mı bu kadar hiç? Henüz ölmemiş olanın. Aradığımda açamıyor artık. Ama muhabbet kuşu orada, kafesinde usulca cikliyor. Olan bitenin farkında mısın tomurcuk? Gerçi ismin bile ölü bir anının arkasından verildi.
Gülüşünü hatırlamak ağlatıyor beni tatlı ve nazik konuşmasını. Babaannemden bahsederken hüzünlenmesi. Çocukken beni artık kaçmak istediğimde duştan kaçırmasını, bana her gün gofret almasını, oyunlar oynamasını hatırlamak. Gülüyor gülüyor karşımda her zaman. Öyle olacak. Henüz ölmedi ama. Henüz yaşıyor hatırla bunu HATIRLA.
Yakında her şey yok olacak. Eskiyle olan bütün bağlarım. Elimde aileden geriye hiçbir şey kalmadı. Her şey yeni ve ruhsuz. Ben bile.
Dedemin ölümü artık yaşansın bitsin istiyorum. Bunu beklemek bunu yaşamaktan daha kötü.