Adım Murtaza, klinikteki ilk gecem, çoktan ödüm bokuma karıştı bile. Bir yerde okumuştum, dergi ya da fanzinde görmüş dahi olabilirim “maddi tıp şeytandır” diye. Beyaz tenli ve koca bir kolonya şişesi olan doktor “Seni bir gece misafir edelim, dinlenirsin hem” dedi, On beş gün sonra taburcu oldum. Kolonya sevmezdim, çakmak gazı ise bana hafız olmamın en büyük getirisiydi. Konu fazla bölündü size Erto’dan bahsetmiş miydim? Onunla bir hafta yaşadım, her gün siyah bir Cadillac’ı olduğundan bir de Ümraniye’de yaşadığından bahsederdi bana. Kendisi ağır bir alkolik ve obez, aynı zamanda üç dil bilen bir şizofren. Rüyasında İngilizce sövdüğünde korkudan uyuyamamış, hemşireden uyku hapı istemiştim. Erto’nun yakınındaysanız Cemşit’le olan kavgalarına mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Cemşit, Jiletci Vampir Cemşit. Amına kodumun minyatür pezevengi, serum borusuna karışan kanımı görüp de yalandığını fark edene kadar “siktir lan twilight mı bura?” deyip alaya almıştım. Dengesiz velet her öğlen, kliniğin kırılmayan camlarına kafa atarak kırma denemeleri yapardı. Sonrası ise enseden verilen sakinleştirici ve sünger odada 5 saat. Cemşit, viagra almış bir tavşan gibiydi. Sabah uyanır uyanmaz Erto’ya sataşır, anasına ve eski karışına söverdi. Öğlen cam kırma seansları, ikindin, sırtında devasa bir haç dövmesi olan bebe giyimci ve kliniğimizin fahri imamı(!?) Zeki’yle dalaşır ve halen enerjisi tükenmezdi. Kendisi ile kısa süreli bir oda arkadaşlığım olan Erto’yu karısı terk etmişti, neden olarak Erto’nun karısına sevgi göstermeyişi olarak belirtmiş. Gariptir, Erto her gece uykusunda küfrederken bir isim söylerdi “Rukiye”. Kimine göre Rukiye, Erto’nun eşini aldattığı kadınken bir başkasına göre ise onu terk eden eski karısının adıydı. Kendimi tutamayıp “Abi Rukiye kim?” diye sormuştum, Erto derin bir nefes almıştı ve bana verilecek olan en iyi cevabı vermişti: “Siktir git!”.