Bekliyor kapının önünde ne zamandır,

Temelleri sağlam, eski

Ama yeni çıkmış su yüzüne duygular.

Duygular, fırından yeni çıkmış bir ekmek kadar sıcak

Ve taşmış köpürmüş sığmamış kabına.

Sessiz sedasız geçen onca günde

Yolda yürürdüm ben.

Kaldırımda hep alışılmış bir ritm

İterdi ayaklarımı hep aynı adrese.

Bazen bir çiçek olurdu yolumun üstünde,

Üzerine basmadan atlayarak geçerdi onu adımlarım

Ama sonbaharda yaprakların üzerinden geçiyorum.

Eziyorum onları, hüznümün soluk parçaları.

Ve bazen adımlarım da yavaşlıyor.

Hatta başım bile kalkıyor gökyüzüne,

Oysa hep önümde yürüyenlerin adımlarını izler gözlerim.

Bu yüzden belki de,

O kadar çok gördüm ki yürürken takılanları

Ve koşarken düşenleri.

Belki de ben korkuyorum düşmekten,

Yenilmekten belki de.

Ama insanlara değil,

Hayata yenilmekten korkuyorum

Yoksa kendime zaten yenildim ben.

Bazen gece saat çok geç olmuş

Ama uyuyamıyorum yatağımda.

Sağ cehennem bana,

Sol ise düşünce kazanı

O yüzden sırt üstü yatıyorum bir süredir.

Karanlıkta tavanı izliyorum,

Hiçbir şey görmesem de

Gözlerim açık, hayaller kuruyor zihnim

Ve odamın tavanında sahneleniyor,

Perdeler kapanıyor bir bir.

Arada bir de gözlerim doluyor

Ama mühim değil.

Alıştım ben.

Alışıyorum.