Sankuru, Kongo. Doğduğu topraklar yüzünden doğuştan şanssız olan insanların coğrafyası. Kolera’nın başkenti. “Cadı” denilerek sokağa atılan çocukların ülkesi. Yeryüzünün en sert elementinin, en naif insanlarına bahşedildiği yerler…
1925 yılında doğdu. Misyoner okulunda eğitim gördü. Bütün bir Kongo dahası bütün bir Afrika mimlenmiş gözler ve el yordamıyla medeniyeti ararken, o, bu amaçsız çabanın bir sonuca varmayacağının farkındaydı. 1955’ te siyasete girdi. Sendika başkanı oldu. 1958’ de Ulusal Eylem Partisini kurdu. 15 milyon Afrikalı için hayal ettiği tek şey vardı: Özgürlük.
“… Biz de kendi ülkemizde bütün vatandaşlara hiçbir ayrım gözetmeksizin özgürlük, eşitlik, sosyal barış, hoşgörü ve refah sağlayan demokrat ve modern bir devlet kurulmasını istiyoruz. Kahrolsun Sömürgecilik ve Emperyalizm! Yaşasın Kongo Ulusu ve Afrika”.
Bütün bir devlet sathında mitinglere başladı. Halkı alenen ve en güzelinden isyana teşvik etti. 1960 yılında Kongo bağımsızlığını ilan ettiğinde Başbakan olarak göreve geldi. Genç, karizmatik, ileri görüşlü, yalnızca halkının refahını düşünen, Emperyalizm düşmanı her lider gibi alaşağı edildi. 2 ay kalabildi sadece görevde. Bu da yetmedi öldürülmesi için emir verildi. Bir kışlada hapis tutuldu. Her türlüsünü gördü işkencenin. Hepimiz savaş ve yoksulluk kardeşi olacağız! Zafer kardeşi olacağız! sözleriyle seslendiği Kongo halkına “ Beni öldürecekler çocuklar. Gandhi gibi öleceğim” diyerek veda etti. Ormanlık bir alana götürülüp kurşuna dizildi. Cesedi, halk tarafından kutsal kabul edilir korkusuyla asitle eritildi. Bugün bile hala açlıkla, susuzlukla, sefaletle, hastalıklarla savaşan ülkesi için “Kahraman” oldu. Sevgilisine hitaben kaleme aldığı bir mektubunda ona şöyle seslendi:
“… Saygınlık olmayan yerde özgürlük yoktur. Adalet olmayan yerde saygınlık yoktur. Bağımsızlık olmayan yerde ise tek bir özgür kişi yoktur. Hiçbir barbarlık, hiçbir acı ve hiçbir işkence, beni merhamet dilemeye zorlamadı. Başım dik olarak, sarsılmamış bir inanç ve ülkemin kaderine dair derin bir güvenle ölmeyi, kutsal ilkelerimizin küçümsenmesini izleyerek yaşamaya tercih ederim. Afrika kendi tarihini yazacak, sahranın kuzeyinde ve güneyinde, bu zafer ve saygınlığın tarihi olacak.
Yaşasın Kongo, Yaşasın Afrika”.
İnsanın hayatta kalma çabasına nal toplatacak tek bir uğraş varsa o da özgürlük dürtüsü olsa gerek.
Bu dürtünün en güzel yüzlerinden biriydi Patrice LUMUMBA.
Yeni sabahlar başlıyor eski Afrika’da.
Yalnız bizim olacak artık bu ülke, bu su, bu kutsal ırmaklar,
Binlerce yıl anası ağlayan zavallı Afrika.
Tüm gücüyle güneş bizim için parlayacak,
Gözümüzün yaşını, suratımızdaki tükürükleri kurutarak,
Zinciri kopardığın an, koca zinciri,
Kötülüklerin, işkencelerin köküne kibrit suyu,
Hür ve şen bir Kongo doğacak kara topraktan,
Hür ve şen bir Kongo – kara çiçek, kara tohumdan!
_________________________________________________________________________________
* Nijerya’ da ailesi tarafından “cadı” olduğu düşünülerek sokağa atılan ve 8 ay boyunca tek başına dışarıda yaşayan 2 yaşındaki bebeğe bulunduktan sonra konulan isim.