Kalem,uzun zamandır kağıtları rahat koltuklarından kaldırmamıştı. Bu yüzden hayali güneşleri, gerçek kara bulutları örtmemişti. Bazılarının gökyüzü kapkara bulutlarla da dolsa, güneşleri her zaman daha parlaktır. Güneş ışınlarıyla kendilerine kaçış yolu bulurlar. Bulutları deldiklerini zannederler. Oysaki sadece ötelemektedirler.

Bulutlardan indiğinizde kendinizi bir gemide bulacaksınız. Güvertede uzun bir masa var. Masadaki insanlar birbirlerinin ne dediğini anlamadan konuşuyor, gülüşüyor ve yemek yiyorlar. Dalgaların gemiyi sallamasından rahatsız değiller. Ancak; dalga, bardaklarındaki sudan büyük bir damla dökülmesine sebep olursa şikayet ederler. Deniz tutanlara ise sesler, işkence çeken bir çocuğun çığlığı gibi gelir. Yemeklerini yerken kibar bir Avrupalı’nın doğuya olan ziyaretindeki hislerini taşırlar. Dalgaların gemiye her çarpışında öğürtüleri artar, yüzleri ekşir. Aslında kussalar rahatlayacaklardır. Masada oturanlardan çekinmeyin ve kusun. Temizlemeye iğrenecekleri kadar kötü kokulu ve çok kusun. Onların ‘’iğrenç’’ sıfatını verdikleri, sizi rahatlatacaksa yapın. Dalgaların yaratıcısı Tanrı dahi olsa yapın. Göreceksiniz ki o bile şaşıracaktır.

Aslında geminiz bir denizde değil, yağmur sonrası dolan bir çukurda ilerlemektedir. Dalgaları ise büyük ayaklı insanların adımları yaratmaktadır. Etki alanınız bir çukur kadar olsa da kusun. En azından rahatlarsınız.