Sevgili siz,

 

Dışarının ciğerlerinden bolca hava çekip içerime, öyle geldim yanınıza. Üzerime sinen bu tozu mazur görün bu yüzden. Öncelikle, söyleyecek bir şeyinizin olmadığını düşünüp de nasıl bunca içi hoş kokuyla doldurulmuş cümle üfleyebildiniz suretime?

 

Ve sonra, “Yine de işte, uygun bir ortamın oluşmasını beklemek size haksızlık olacaktır diye bura-dayım.” Bu cümleyle nasıl önemliymişim hissi uyandırabildiniz bende? Ve yine siz, “buradalığımın getirdiği bir anlam ya da kayda değer bir şey olmasa da.” Bu cümle örüntünüzle beni nasıl kırılgan kıldınız? Nasıl hüzünlendirebildiniz bunca? Bayılır gibi oldu kalbim, diğer organlarım tutmasaydı onu, düşecek ve düştüğü yerde derin bir çatlak oluşturacaktı. Kara delik peyda ettiniz bir anlığına hayatımda efendim. Kafamda yeşeren bir sual oldu tamamıyla okuduktan sonra da sizi, “önemsiz olduğunu mu hissettirdim ona? Ondan içmekten keyif aldığıma dair bilir kılamadım mı onu? Nasıl kayda değer olmadığını düşünür varlığının?”

 

Uygun bir ortamın oluşmasını beklemeden gelin. Buradalığınızın muntazamlığıyla sarmalanayım ve ısınayım. Üşütmeyin beni efendim.