ey tanrının acıyla süslenmiş kadınları

açın açabildiğinizce saçlarınızı

kafanızda biten tel,kıl,tüy değildir sizin

ve hatta bizim!

keşfedilmiş ve kapital edilmiş

yeni diyarların ağıdı

göğüs ucundan dünyaya dikte edilmiş

sütün feryadıdır

kafanızda biten tel,kıl,tüy değildir sizin

ve hatta bizim!

kafamızda biten kederdir bizim

 

aynalar eskimeli artık

annem reçel yapmıştı eskiden

çok telaş koymuştu içine

bir adam dikilmişti kapıdan

soysuz sopsuz

ve çirkin çokça

kırmızı bir kuşak koymuştu masaya

takasa gelmiş sanmıştım

annemin çeyizinden kurdaleli aynası

ve çokça küfür yemiş analığı

çokça bir kült

takas aynaya değil

anayaydı

geç anladım

 

aynalar yok olmalı artık!

getir garson

sakisiz bir masadır bu artık

herkes kendi başına eskiyecek

getir garson

tanrı artık

kederden bu parıltıları

tüm bu saçları

benim tanrıyla karşılaştığım sokağıma

ve muhammedin miracına

kuşların gökte konarken dünyayı unuttuğu

kedilerin öğle uykusu

saçlarımdaki yabancı, eski kızıl kuytu

saçlarımdaki aleve göndermek isteyecek

aynaları getir

afrika dahil!

bürü bu kenti maviye

-bu yeryüzünde kadınlar

ve acılar

bedellerini acıyla öder-

bedeli ne ise!