savaş uçaklarıyla ilgili bir proje
kuşların onayından geçmiş mi diye sormuyorum
ekranda kod şelalesi
mühendis mühendis olalı böyle mühendislik görmedi Ruhiye
//ruhumu gizlice yanımda getiriyorum işe
saatlerce bir sandalyede oturuyoruz
saatlerce yokmuşuz gibi hissediyoruz
ve neden bilmiyorum
neresi bilmiyorum
ama acıyor işte
savaş uçaklarıyla ilgili projeyle ilgili bir şiir;
sanki dilsiz bir kuş var başucumda
saatlerce dönüyor etrafımda
dönüyoruz{}
gece yanlışlıkla uyandığımda gökyüzünü izlerken buluyorum
bir açık pencerenin dudağında
saatlerce izliyor
saatlerce izliyoruz
gökyüzü kara gözlerini bana tükürüyor Ruhiye
kuş bir anda çırpınarak ruhuma küfrediyor
bir anda canım acımaya başlıyor
ve neden bilmiyorum
canım mı acıyan
sanmıyorum
neyse
acıyor işte
tüm isimsiz ve savaş kokulu partilere Didem Madak’la gittim çantamda
şiirli dans ettim uçuş sertifikalı gecenin meydanında
kuşlar sürgün edildi ruhumdan
bilmiyorum içimde kim yönetiyor bunları
kim sürüyor kuşlarımı
beynim kalbim karnım bacaklarım kulağımdaki salyangoz
bilmiyorum hangisi acıyor
kalbimde birileri sürekli el kaldırıyor
konuşmak istiyor
bilmiyorum kim
bilmiyorum başka neler var içimde
istatistiklere göre gövdem hiç yazılmamış bir dua
yaratılışı mühendis olan bir tanrıya
şiir de bir yazılımdır ne de olsa
bilgisayarlar da bir çeşit kadın
nefes aldıkça
kodlar göğsüme sıkışıyor
elimi tut
saatlerce bir simülasyon doğuruyoruz
bir bitlik umut
saatlerce deniyoruz Ruhiye
//istatistiklere göre bunları C vitamini yönetiyor
lpg’li ferrari ve yine dünyayı kurtaramamakla biten çalışmalar;
sabah sayfa renginde çarşaflara sıkışmış halde uyanıyorum
kuşun susuşuna
yanımda bir deniz hayal ediyorum
ılık ve derin
denizin nabzını ninni gibi katmak istiyorum sessiz ve karanlık sokaklarıma
sessiz ve karanlık ekranlara
hatırlamak istiyorum bu nabzı
hatırlatmak istiyorum bu nabza onu ne kadar sevdiğimi
nasıl da sevmiştim seni
hatırla;
tüm savunma sanayimi çıkarmıştım
karşında
santimetre küplerce ılık
gigabytelarca hassas gizli bilgi
hatırla;
nasıl ciddi seni sevdiğimi söylüyordum karların ortasında 20 yaşında
nasıl yürüyorduk yurtlara soğuk ay mobese gibi dikizlerken bizi
hatırla nasıl beni öpmek bir vatan hainliğiydi;
gitme diyememiştim sana sonra
“gitme” yazdırmıştım bir tişörtün üstüne
senin hep bahsettiğin Pamukkale otobüslerinin fontuyla
“gitme” yazıyordu
hani gitmiştin sonra
bu hiç bir dünyayı ilgilendirmiyordu
hatırlama
bu başka şiirin konusu
dünyadaki tüm dikkati istemiyorum dikkat fazlalığımda
saatlerce (mühendis) taklidi yapıyorum
beni merak edersen kuşları dinle Ruhiye
her şey
iyi aslında;
iyi
içim rahat
iyi
bir ağaca düşen turuncu sokak ışığına mutlu oluyorum saatlerce
iyi
iyi
iyi ya
ve neden bilmiyorum
bana hiçbir şey sorma
evet acıyor
acıyor işte