Etrafını kolaçan etti eve girmeden ve güvende olduğundan emin olduğunda kendini eve fırlattı genç adam. Farkında olmadan içinde tuttuğu nefesini kusarcasına evin duvarlarına yolladı, yol boyu maruz kaldığı basınçtan isyan eden akciğerlerinin haykırışını dinledi. Bedeni eski haline döndüğünde burnu aracılığıyla evdeki yoğun kokuyu karşıladı ve kendine kızmaya başlamadan marketten aldıklarını dolaplara yerleştirmeye başladı. Önce hepsini tezgâhın kenarına koyduğu ilaçlı ve temiz olduğundan emin olduğu bezle etraflıca sildi, sonra temizlendikleri hissine kapıldığında onları buzdolabında yeni aldığı ürünler için ayırdığı yere yerleştirdi. Uzun süredir kullanılan, birkaç günlük olan ve yeni alınan ürünler için ayrı ayrı yerler ayırmıştı dolapta, bu ürünlerin birbirlerine karışmaması için büyük özen gösteriyordu.

Mutfakta ve evin diğer odalarında da bunun gibi belli kuralları olduğundan eve birilerini çağırmaya pek yanaşmaz, birisi geldiğinde de “misafire bir şey yaptırılmaz” mesajına bürünüp kimseye bir şey dokundurtmazdı. Ablası dışındaki yakınları bu gerçeğe hâkim olmadıklarından misafirperverliği ve mutfaktaki çabukluğuyla bilinirdi, kimse onun içinde yükselen “hızlı olmazsam burunlarını sokacaklar, güzel yapmazsam yardım etmeye çalışacaklar, karışmamalı, kimse” sesini duymuyordu sonuçta. Aldıklarını yerleştirdikten sonra kendiyle kavga etmeye koyuldu, fazlasıyla ertelediği kendine kızma partisinin nihayet vakti gelmişti. Evden çıkmadan açmayı unuttuğu pencereler saatlerce kapalı kalan ve insan nefeslerine maruz kalan zavallı odayla birleştiğinde kendine kızmasına gerek bile kalmadığını fark etti. Bir süre daha içerdeki havanın özgürlüğünü kısıtlarsa şakaklarına oturan ve beynini kullanmasını her geçen saniye biraz daha kısıtlayan kıvılcım onu zaten dövmekten beter edecekti. İçine dolan pis havayla ağrıyan başını beş on dakikalığına kabul etti ve cezasını çektiğinde usul usul pencereye doğru yürüdü, havayı teslim etme vakti gelmişti. Dışarıdan gelen soğuk havayı içine çekerek beyninin içine hapsettiklerinin başkaldırısını susturdu bir nebze de olsa. Üşümeye başladığını hissetti, isyankarlara inat üşümeyi sevmeyi öğrendi, hesapladığından daha uzun süre açık tuttu pencereyi. Baştaki odanın havasını temizleme amacından saparcasına uzun açık tuttu pencereyi, kapatmaktan vazgeçti soğukla bir olduğunda. Tüm odaların pencerelerini teker teker açtı, üstündeki kazağını sıyırarak çıkardı, kıvrıldı kanepeye. Soğuk, uykusunu çalmışsa da o kendini uyumaya programladı, en sonunda uyku teslim oldu genç adamın kollarına.

Gideceği konumu bilmediği zamanlardan nefret ediyordu, aslında konfor alanından çıktığı her an için geçerliydi bu. Telefonunu çıkarıp gideceği konuma baktı ve gideceği yolu takip etti. Girdiği yollar hoşuna gitmemeye başladı, yürümesi için fazla ıssızdılar. Sağdan bir sokağa girdi, hızlıca sokaktan kendini kurtarmaya baktı ve koşarcasına yürümeye başladı, girmesi gereken diğer sokağın da bundan farksız olduğunu fark ettiğinde yolunu değiştirmeye karar verdi. Nereye gittiği umurunda bile değildi artık, zaten bunu da ilk defa yaşamıyordu. Normalde kimsenin olmadığı karanlık bir sokağa onu asla girdiremezdiniz, bu defa dikkatsizliğine gelmişti. Karşısına iki sokak çıktı, ikisi de birbirinden sancılı geçecek yolculuklara selam veren cinstendi, geri dönmeyi düşünemezdi bile. Daha kısa gibi gözükene adımını atmaya karar vermişken duyduğu köpek sesiyle hemen diğerine koştu. Ne gitmek istediği yere gidiyordu ne de düzgün yollardan geçiyordu. Muhtemelen bir yere oturma ve rahatlama imkânı bulduğunda yaşayacağı patlama yeterince stresli ve tetikte olan bünyesine hiç de yardımcı olmayacaktı. Önünde yürüyen bir grup insanın sesinin getirdiği rahatlamayla adımlarını hızlandırarak yalnızlık düşüncesini koparıp yerini güvene bırakan insan topluluğuna yaklaştı. Konuştuklarına kulak verip bu arkadaş grubunu tanımaya başladıkça merak duymaya başladı, bir şekilde onlardan kopamaz hâle geldi, onlar ne tarafa dönerse o da o tarafa doğru gitti. Kuşkulanmalarını istemediği için arada biraz mesafe bıraktı, kontrolü dışında esen bir rüzgâra bile tahammülü kalmamıştı artık. Kulağına çalınan hikayelerle, esprilerle ne nerede yürüdüğün ne de nereye geldiğini takip edebildi, sadece takip ediyordu ve daha insancıl hissetmesine katkıda bulunan arkadaşçıl enerjinin yolunu sürüyordu. Durumundan hoşnut bir şekilde yürürken bir anda unuttuğu yalnızlığına ve ıssızlığına dönme çanlarının çaldığını dört katlı bir apartmana gülerek giren arkadaş grubuyla ve elinde hissettiği titreşimin bitik şarj çağrısıyla anladı. Gecenin yarısında, bilmediği bir yerde, elinde şarjı olmayan telefonuyla tek başına kalmıştı. Terk ettiği yalnızlığı bile öfkesinden yanında değildi, terk edenlere yalnızlığını serpiştirip tek hamlede kafasına dikip yoluna devam etti.