Beynimi kurcalayan, bedeni bitkin halde bırakan kovalamacalardan yorulmuş, bir köşeye sinmiş beklemekten usanmış halde buluyorum her an kendimi. Yalnızca bana özel mi yoksa her insanın hayatı böylesine dengesiz iniş – çıkışlardan mı ibaret? Lütfen yalnız olmadığımı söyleyin bana.. Çığlık çığlığa bağırıyor zihnim, kurtulmak istiyorum. Belirsizlikten ve isteyip de elde edemediğim her şeyden sıyrılmak. En büyük düşmanına karşı nasıl devam ediyor dünya dönmeye? Avını parçalayan aç kurtlar gibi çekiyorlar her bir köşemden, dişlerini en derinlerime geçirip sıyırıyorlar etimi – kemiğimden..

Yaşama dair öyle güzel umutlarım vardı ki sanırsınız Polyanna’nın zıt zaman evresindeki diğer parçası idim. Ancak zamanın ortaya çıkarmak zorunda olduğu enerjiyi doğru kullanamayıp, gençliğimin saçmalığında boğuldum. Birçok yanlış karar sonucu şu an yerin en dibindeyim. Nefes almamı sağlayacak bütün yollarım tıkalı, ciğerlerim çoktan işlevini durdurarak ufacık bir parça haline gelmiş. Tam olarak ne zaman başladığına dair belirtiler bulmaya çalışıyorum anılarımda. Beden ve zihnin uyumsuzluğu sardığı an / evimden çıktığımda zırhımı zincirlerle kuşatırken teslim bayrağını çekmiş olamam..

Bundan tam 4 yıl öncesiydi.. Öyle bir gidiş idi ki tozu dahi kalmadı geride varlığını ispatlayabileceğim. Bazen gerçekliğe bakmak istediğimde yine ve yeniden şematiği değişen, uydurduğum bir karakter olabilir miydin sahiden? Gözümü ondan başkasına çeviremezken, dudaklarına ve dahi vücudundan damlayan ter damlalarına dahi aşıkken halisülasyonlarımdan yalnızca biri olamazdın!

Henüz on yedi yaşımda gün ışığının yeni söndüğü, sokakların ıssızlaştığı serin bir güz gününde..

Tüm günün karmaşasını ve yorgunluğunu yediğim tek bir simit ile geçiştirdiğim zamanı bitirip ufak bedenimi derin sulara atmak arzusu ve onu bir kez göremeyişin derin sancısı içindeydim. Otobüsün basamağına adım attığım- arka sıralara ilerlerken bile onun bana seslenebileceği fikri parlak bir ışık iken artık umut etmenin anlamı tükenecekti kontağın tık sesiyle çevrildiği anlarda…

Kulağımda işittiğim motor sesinin beynimde tek bir çınlayış haline dönüşmesinin etkeni; hala yaşıyor iken gören gözlerin tek bir perdesinde onu seyredebilmek tutkusu. Karamsarlığın çukurunda boğulmak üzere yere bakan gözlerim tekrar motorun duruşu ve hafifçe bakınmak için kaldırdığımda başımı tutamadığım gözyaşımın yere düşüş saniyelerini hissederken, tnt’den farkı olmayan etkisini, düzensiz nefes alışlarımızla  ve heyecanın en doruk noktasında masumlukla yaşıyorduk. Her şeyin ağır çekimde yaşandığı o anlar 4 yıl sonrasında hala gözlerimin önünde bir film karesi..

Ah o ter kokusu.. Tarifi imkansız bir çekicilik sunuyor hala bana. Sayısız bedene tanıklık etmiş- sayısız gecelerde arzu ettiğim adamda dahi alışmış olduğum feromon maddesini bulamayışım evren ve zamanın arasında tam da arafta..

Gerçek olanı somutlaştıramadığım günlerin kaybı 25 yaşımda kocaman bir hiçlikle sırtımda bir silüet. Hatalarımı, kayboluşlarımı her an suçlayarak kulağıma fısıldamaktan vazgeç!

Pişmanlık duygusunun nasıl bir his olduğunu hiç tatmadım. İyi – kötü, güzel – çirkin, doğru ya da yanlış her adımım beni asıl varlığıma oluşturan etkenlerimdir! Benimle savaşma!  İnsanları, zihninde yoğurduğun gibi avucunda tutamayacağını kabullen artık. Teslim bayrağı olmayacak- kayıplarını izlemekten hicap duyan tek bir geri adımla zayiatı en aza indirme amacında , yönetme yetkisinin elinde olduğu “Marchioness” olmayı sürdüreceksin..

İclal Venom