Yeşil tarlalardan,
taş yollardan geldim
Elimde eski bir gaz lambası,
Toza toprağa,
Kısa bir ana bulanmışım
Kara servilerle çevrili memleket türkülerinde geçer adım.
Yaşamak telaşıyla yoğrulmuş hamurları sıçrar üstüme,
Yağmur yağar gözlerinden anaların.
Bomboş arazilerde tek başına büyümüş bir ağaç gölgesinde
Günü dün
Geceyi gündüz eyler matemi anıların.
Denizi dalgalı,
Göğü kızıl adalardan geldim.
Elimde ibresi kırık bir pusula,
Önüm arkam
Sağım solum geçmişin anımsattıkları,
Rüzgârı dinler,
Geleceği düşler bir yanım.
Günü dün etmekten kayar takvimi zamanın
Teni sıcak,
Suyu duru,
Masmavi bir gökyüzü gibi kadınlar yürür taş sokaklarda.
Al yazmalarından saçları düşer alınlarına
Basma eteklerinde dans eder utanmaz rüzgâr.
Gri yollardan
Kör gecenin ayazından geldim.
Saçlarımda yazdan kalma bir koku
Kömüre, dumana,
Sobada demlenen çaya hasret,
Yorulmuşum.
Gün ağarken doğan çocuklar,
Gece yarısı depremiyle yıkılan
Yetmiş yıllık evler,
Taş köprüler,
Minaresiz camiler.
Yürüyorum.
Kara servilerle çevrili memleketime.
Adım,
Adım.