Aşırı insanlar,değişik düşünceler. Bir öyleler bir böyleler. İstekler, arzular, düşünme kapasitesi; bir o kadar doluluk. İstikrar, özdeşlik; bu bardağı nereye koyayımlar hepsi bir geminin tahtaları. Yüzüyor mu, ehh. Epey savruluyor. Nedeni bir öyle bir böyle. Ve ben hiç bilmiyorum, nasıl olacağını hatta oldurulabileceğini – bazı bir şeylerin.
İstek ve arzular için enginsin. Enginlik yok etmeye başlar pekala ki bir süre sonra. Buna sebep aranır mı? Aşırı insanların aşırılığından mıdır? Bilinmez. Enginliği doğru rafa koyarsan sebep aranmaz, belki de…
Bu istekler, arzular; bu benlik var. Yok sayılamaz derecede yakıcılığı ve yaktığında izi kalan yanık izleri var. Tüm bunları görmezden gelemez yok gibi davranamazsın. Davranıyorsan aşırısın, aşırıcılıktan ve teftiş yiyorsun memurdan.
| biraz daha özelleşelim.
*klasik bir soru* Bırakmak istemeyenlerin en büyük günahı nedir?
Cevapsız.
Bu yük o sırta binmez.
O yük bu sırta binmez.
O ve bu yükü o ve bu sırta bindirme.
*klasik bir soru* Neden mi?
Ben yanıklarımla gökyüzünü yeşile boyamak istiyorum. Nedeni bilinmeyen sulardan çıkıp gelmiş bir yeşillik bu. Kararsız ve ani. Serbest ve yayılmış. İstekli fakat susturulmuş. En radlerden gelmiş tezahüratlarla tekrar suya dönmüş. Su istediği gibi değilmiş. Çıbanlar çıkıyormuş ayacıklarında. Rahat da edemezmiş oturduğu o dergi koltukta… Hahh!