Alsancak’ta körfeze karşı bir kafede
oturuyorum. Elimde bir kalem, önümde kağıt
bir de çay masada. Öylece oturmuyorum
aslında, etrafa bakıp, gördüklerimi kağıda
aktarıyorum. Başka ne yapabilirim ki, anlatacak
bir hikayem yok. Ne başka ülkeleri gezmeye
gittim, ne babamı bayrağa sardım, ne de beni
aldatacak bir sevgilim var. Öylece yaşıyorum bu
hayatı, hiçbir olaya karışmadan, karışmak da
istemeden. Sonunda beni üzecek bir şeye
enerjimi harcamak istemiyorum, sonunda
ağlayacaksam uğraşmak istemiyorum. Bunu
riske bile atmak istemiyorum. Hiç uğraşmamak
daha kolay, daha güvenli. Ne de de olsa elini
ateşe yaklaştırmazsan yakamıyor ateş seni.
Ulm Katedrali’nin karşısında bir kafede
oturuyorum. Elimde bir kalem, önümde kağıt,
masamda kahve. Öylece oturuyorum, etrafa
bakıp, yaşadıklarımı kağıda döküyorum.
Anlatacak çok hikayem var, insanlar duysun
istiyorum. Sevgiliden ayrılmanın ne kadar
acıttığını, farklı yerleri görmenin ne kadar
heyecan verici olduğunu, sigaranın ne kadar
mutlu hissettirdiğini biliyorum. Bunların hepsini
anlatmak istiyorum. Bu hayatın peşinden
koşuyorum. Bu hayatta her şeyi denemek
istiyorum. Sonunda beni üzecek olsa da
çabalamak istiyorum. Ne de olsa elini ateşe hiç
yaklaştırmazsan ateş seni ısıtamaz.