Masadakilerin boş bakışları eşliğinde gitmek için son hazırlıklarını tamamladı. Hiç kimsede hiçbir tepki yoktu. Kin, nefret, sevgi, özlem gibi duygular onlar için sanki evin içinde dolaşan bir fil gibi anlamsız geliyordu. Hazırlıklarını tamamladığında masada kimi görmek istemiyorsa oradaydı. Borcu olduğu bankadan sürekli kendisini arayan ama yüzünü hiç görmediği bir yetkili, üç gün önce barda kavga ettiği adam,sokakta donarak ölecekken kurtardığı ama daha sonra onu terk eden kedisi… Kapı açıldı, içeri giren yıllar önce çocukken tanıştığı ama hiç bilmediği bir kadındı. O diğerlerinin aksine masaya oturmadı. Masada kim varsa sanki ondan bir şey istiyor, bir şey bekliyor gibiydi ama herkes ona o kadar boş bakıyordu.

Kimsenin derdini anlamıyordu. Zaten yıllarca insanların dertleriyle uğraşmaktan kendi dertlerini unutmuştu. Masadan bir sandalye de kendisi için ayrılmıştı. Sandalyesini çekti ve üzerine çıktı. Yolculuğunda ona eşlik edecek olan araç tavana asılı bir şekilde onu bekliyordu. Dindar oluşlarından mıdır yoksa dindar gözükmelerinden midir bilinmez ailesinden kimseyi göremiyordu masada. Zaten ailesinin yaptığı şeylere bir türlü anlam veremiyordu. İpi boynuna geçirdiğinde rahatsız edici derecede çok fazla kuş sesleri gelmeye başladı. Bir süre sonra sesler dayanılmaz bir hal aldı ve üzerinde durduğu sandalyeyi bir anda altından çekiverdi. Kuşlar yavaş yavaş odanın içine doluşmaya başladılar ve masada öyle anlamsızca duranlar kendi aralarında bir şeyler konuşmaya başladılar. Kimisi elini yukarı doğru kaldırıp bir şeyler söylüyor, kimisi masanın arka kısımlarında bir diğeriyle gülüşüyordu. Ne konuştuklarını duymak için son bir gayret onları dinlemeye çalıştı ama nafile. Kuşlar yavaş yavaş etrafını sarmaya başladığında sonradan içeri giren ve yıllardır görmediği kadın masanın üzerine hiç görmediği güzellikte bir çiçek bıraktı ve çıktı. Sanki umduğunu bulamamış, sanki adam o sandalyeyi itivermese çiçeği hiç çıkarmayıp adamla birlikte dışarı çıkacaklarmış gibiydi. Şu durumda bile yine birini memnun edememiş buna yakınıyordu yavaş yavaş boynunu morartan ipin içinde. Oda karanlığa büründüğünde kadının getirdiği çiçeğin üzerinde yeşerdiğini fark etti ve bu yüzünde ufak bir tebessüme sebep olmuştu. Birden odada hiç görmediği ama hep orada olduklarını bildiği insanlar gördü etrafında. Kiminin üzerinde kendisininki gibi çiçekler yeşermiş, kimisi yeni ıslanmış kimisi de oldukça bakıma muhtaçtı. O anda adam nerede olduğunu anladı. Zaten gelmek istediği yer de burasıydı. Her şeyin başladığı yer de.