En son vapura bineli ne kadar oldu? Haftalar mı, aylar mı, yoksa yıllar mı oldu ben en son deniz meltemini hissedeli? Ne kadar oldu Süleyman Amca’dan simit almayalı? Ne  zamandır içmedim taze sıkma portakal?

Dayanamadım özlemime, vapura binmek için çıktım yola. Bir iskeleye geldim ama yanlış iskeleye geldim sanırsam. Süleyman Amca yoktu ortalıkta  -Hastadır herhalde-. İskele büfelerin işgaline uğramıştı. Her zaman etrafta koşturan veletler yoktu ortalıkta -evlerinde yemek yiyorlardır (?)-. Hayır, Süleyman Amca hasta olsa da gelirdi, veletler ise güneş olduğu sürece eve gitmeyip etrafta koştururlardı. Yanlış iskeleydi bu, emindim. Etrafıma biraz bakındıktan sonra içeri girdim, -yanlış iskeleden bile vapur geçer değil mi?- Bu iskelenin içi de yanlıştı. Düz tahta bankların yerini şekilli plastik koltuklar almıştı. -niye insanlar ayrı oturmak ister ki birbirlerinden- Biraz bekledikten sonra kapılar açıldı, hemen ayaklandım vapura doğru koştum -ilk ben bineyim ki en güzel yeri ben kapayım-. Vapur geldi ama yanlış vapurdu galiba. Sürat gemisi gibiydi bu “vapur”. Kafam karıştı, kapıyı açan görevliye ‘’bu vapur mu’’ diye sordum. Görevli bana deliymişim gibi baktı -sensin deli- “Vapur olmasa burda ne işi var, gerzek” -senin burada ne işin var YARATICI KÜFÜR HERE- diye tersledi beni.

Gelen “vapur”a bindim ama bu “vapur”da bir terslik vardı. İçeri açılan üç büyük kapı hariç hiçbir şey göremedim güvertede – dışarıda nerede oturacağız biz yerde mi-. Belki içeriden dışarı çıkılıyordur düşüncesiyle içeri girdim ama içeride de dışarı açılan kapı bulamadım. Bir süre sonra kapılar beni içeri kapattı. Dışarı çıkma umutlarım kaybolmuştu ama taze sıkma portakal hayallerim daha ölmemişti. İçeride büfeyi aramaya koyuldum lakin ortalıkta büfe yoktu. Koskoca büfenin yerini iki makineye vermişler -bunlarda ne demleme çay var ne taze sıkma portakal suyu büfenin yerine makine niye koyarsın (BAŞKA YARATICI KÜFÜR HERE)-. Portakal suyu hayallerim de böylece hayatının sonuna ulaştı. Bıraktım hayallerimi, oturdum boş bi koltuğa-bu “vapur” koltukları gereğinden fazla rahat vapurda tahta banklar olur, ofis koltuğu olmaz-. Yolculuk sonlanana, başka yabancı bir iskeleye yanaşana kadar oturdum koltuğumda. “Vapur” iskeleye yanaştığı anda “vapur”dan indim. İskeleye bir kere bile bakmadan at gözlüğü takmışçasına geçtim gittim iskelenin yanından. Evime doğru yürümeye başladım yabancı bir şehrin içinde.