Uzun zamandır gizli bir formül üstünde çalışıyordu. Aslında, uzun zamandır demek doğru olmaz. Bu formül, Nuri Bey’e babasından yadigârdı. 1995’deki yılbaşı özel çekilişini bir rakamla kaçırdıktan sonra günlerce evden çıkmamıştı.
Nuri Bey, tıpkı babası Nafiz Efendi gibi bütün çekilişleri Milli Piyango İdaresi’nin salonlarında takip etmiş, oda sıcaklığından küreleri döndüren elektriğin voltajına ve hatta topları kürelere bırakan memurların memleketlerine kadar akla gelebilecek her ayrıntıyı titizlikle not etmişti. Her şey ihtimaller dahilindeydi. Söz gelimi, 3 numaralı topu küreye bırakan görevlinin aslen Erzurumlu ya da Kayserili olması bütün hesapları değiştirebilirdi. Zira, sıradan bir Kayserili’nin herhangi bir nesneyle temasta bulunduğu ortalama süre, sıradan bir Erzurumlu’ya kıyasla daha fazlaydı. Dolayısıyla, Kayserili memurun tuttuğu topların ısısı genelde daha yüksek olur, böylece topun küre içinde yaydığı enerji ve diğer toplarla girdiği termodinamik tepkime de sonuçlara etki ederdi. Bu küçük ayrıntı bile Nuri Bey için hayati derecede önemliydi. Zira, 3 numara istatistiklere göre büyük ikramiyelerin olmazsa olmazıydı.
1996 yılına gelindiğinde Nuri Bey’i çok değişkenli bilinmezler okyanusunun derinliklerine sürükleyen bir gelişme yaşandı. İçinde on üç milyon dokuz yüz seksen üç bin sekiz yüz on altı adet olasılığı barındıran ilk Sayısal Loto çekilişi gerçekleşti. Hayatını, babasının piyango için geliştirdiği formüllere adayan Nuri Bey için yeni bir dönem başlamıştı. Artık, kendi adıyla anılmasını arzuladığı daha ileri bir formül üstüne kafa patlatacaktı.
Nuri Bey, sayısal oynamaya başladığı ilk zamanlarda rahatlıkla üç rakamı bilebiliyordu. Fakat üç bilmek onun seviyesinde biri için oldukça amatörceydi. Kızının önerisiyle, şimdiye kadar yaptığı olasılık hesaplarını gözden geçirdi. Piyango çekilişleri için izlediği algoritmayı bir kenara bıraktı. Geliştirdiği ardışık sabitler modeline göre, oynadığı her kuponun ilk kolonuna sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 rakamlarını yazmayı uygun görüyordu.
Bir zamanlar misafir odası olarak kullandıkları odaya kurduğu çekiliş düzeneğinde sayısız simülasyona soktu modelini. Hiç bıkmadan, usanmadan, haftalarca çalıştı. Topları küreye bırakması için sürekli farklı kişileri getirdi eve. Bir hafta mahalle manavı Yunus geldi, bir başka hafta alt kat komşusu Zennur, öteki haftaysa otobüs durağında tesadüfen tanıştığı bir beyefendi. Çekilişin yapılacağı binanın zemin etüdü raporunu bile inceledi Nuri Bey. Sismik dalgaların yayılma hızı da topların belirlenmesini etkileyebilirdi. Her şey ihtimaller dahilindeydi.
Yıllar boyu süren emeklerinin karşılığını nihayet almaya başlamıştı. Son denemelerin çoğunda altı rakamı da bilmeyi başardı. Kızı Neriman’ın topları küreye bıraktığı simülasyonda da altı rakamı bilince derhal üstünü giyindi. Kasketini geçirdi. Evden çıkmadan önce son bir kez aynada kendine baktı. Zorlu bir mücadeleyi kazanmanın verdiği haklı gururla selamladı aynadaki görüntüsünü. Fakat bu kez, daha önce hiç gitmediği bir Sayısal Loto bayisine gidecekti. Deşifre olmak istemiyordu. Lotoyu tutturduğuna emindi. Simülasyon yanılıyor olamazdı.
Bayiye vardığında, kolunun altında taşıdığı kitabın 38. sayfasına koyduğu kuponu usulca çıkarttı. Müşterilerinin oynadığı kuponlara bakmayı alışkanlık edinen bayi görevlisi, ilk kolonda yer alan 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 rakamlarını görünce şöyle bir süzdü Nuri Bey’i. Şüphelendi. Onu tanımıyordu. Daha önce hiç görmemişti. Milli Piyango İdare’sinin bayilere verdiği eğitimlerde bahsedilen şebekelerden biriyle karşılaştığını düşündü bir an. Afallamıştı. Meslek hayatı boyunca kimsenin 1,2,3,4,5 ve 6 rakamlarını ard arda yazdığını görmemişti. Bu altı rakamın, birbirlerinin ardı sıra gelmeyeceğini herkes bilirdi. Kimse boşu boşuna bir kolonunu harcamak istemezdi.
Kupona şöyle bir baktıktan sonra Nuri Bey’den kimliğini göstermesini istedi. Kendisinden beklenmeyecek bir aksilikle tersledi bayi görevlisini Nuri Bey. Hele ki böyle bir günde, hiç kimse, kati surette kimlik isteyemezdi ondan.
Bayi görevlisi Nuri Bey’in sert çıkışı karşısında kaskatı kesildi. Bu işte bir terslik olduğunu anlamıştı. İşlemi sükunetle yerine getirdikten sonra ellerini önünde kavuşturarak hayırlı olsun temennisinde bulundu Nuri Bey’e.
Dönüş yolunda, Nuri Bey’in keyfi yerine gelmişti. Dört bir yana gülücükler saçıyordu. Hatta bir ara, 455 nolu Ganyan Bayisi’nin önünden geçerken duraksadı. Önceleri hep kaçamak bakışlar atardı Ganyancılara. Ne de olsa atların enerjisi hiçbir formüle giremeycek kadar değişkendi. Oldum olası hayret ederdi bu yarışseverlere. Bu sefer durdu. Uzun uzun süzdü içeriyi. Ganyancıların anlamsız bakışlarına ve el kol hareketlerine aldırmadan devam etti yoluna. İçinden bir ağırlık kalkmıştı sanki. Geçilmez surlara sahip kutsal şehri fetheden bir imparator gibi yürüyüp geçti. Zaferini kutlamak için paltosunun cebinden bir sigara çıkarttı. Çekiliş saati yaklaşmadan eve gidip notlarını gözden geçirmek istiyordu. Adımlarını hızlandırdı.
Neriman açtı kapıyı. Yüzüne ifadesiz bir bakış oturmuştu. Ne olduğunu anlayamadı Nuri Bey. Neriman çok geçmeden durumu açıklamaya başladı. Babası 5 bilmişti. Şanslı numaralar sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 idi. Bir bardak su rica etti Neriman’dan. Gömleğinin yakasını gevşetti. Koltuğuna oturdu. Televizyonu açtı.
TRT son dakika haberi geçiyordu. Büyük ikramiye Ankara Yenimahalle’ye isabet etmişti. Muhabirler şanslı rakamların oynandığı bayiyi bulmuş ve bayi görevlisiyle röportaj yapıyordu. Telaşla oturduğu yerden doğruldu Nuri Bey. Bu işte bir yanlışlık olduğunu düşündü. Televizyonun sesini açtı hızla. Bayi, şanslı numaraları kazanan kişinin eşgalini veriyordu adeta. Anlatılan kendisiydi. Fakat, onun kuponunda 7 yoktu. Bu işte bir terslik olduğunu anladı Nuri Bey. Her şey ihtimaller dahilindeydi. Hesaplaması gereken başka olasılıklar vardı artık.
Andaç Akçakayalı