dudaklarımızdaki hissin beytepe ayazıyla kaybolduğu bir gecenin ortasında yediğimiz patsoyu hatırlıyorum. hipotermi geçirmeye yaklaştın mı hiç veya buz gibi suya atladın mı kasım ayında falan bilmiyorum ama onlara yakın bir histi bu. yer yer buzlanmış bankın iki tarafında dişlerimiz titrerken ketçabı yetiştirmeye çalışmıştık. -mıştık dememe bakma daha bir saat oluyor bunlar olalı, ben şimdi odama çıkmış migrenimle baş eder halde bu anları tekrar yaşamayı tercih ediyorum. açıp burç yorumu okumuştun sonra da ‘napiyim ya instagramda karşıma çıktı işte’ demiştin. burçlara inandığını, benim burcumla pek hoşlaşmadığını, tanıştığın insanlara doğum günlerini sormandaki amacının yıldızlarını öğrenmek olduğunu biliyordum da bozmuyordum seni. ben pek bozmazdım zaten seni. buluşurduk geceleri, jartiyer filan giyerdim de oturur maçkolikte gezinirdin, biranı yavaş içerdin, sonra fenere bahis yatırır, arkana yaslanır, dudaklarını şapırdatırdın. göz göze geldik mi sinirlenirdim. telefonumun hoparlöründen hafif hafif çalan chet baker şarkılarının hepsini istisnasız yarıda kapatır, ezhel mezhel açardın. sarhoş da olamazdın, bir de ben erken çarpılıyorum diye laf sokardın. ‘yaa canım bu saçma ilişkiniz giderek toksikleşiyo yalnız’ derdi kızlar, suratlarına çarpasım gelirdi. ilişki, ilişmek, birbirine ilişen iki kişi, ilişkiler ve gene ilişmek. sen bana hiç ilişmezdin. benim arkadaşlarım biz sevişiyoruz sanırdı mesela, ama bacağım değmemiştir bacağının üstüne. her gece delice sevişiyormuşuz gibi anlatırdım. aklımda dönen her şey yaşanmış gibi yapardım. sen gene bana hiç ilişmezdin. ‘yavru,’ derdin ‘artık unutsan mı eski sevgilini de yeni birileriyle mi görsem seni’. çok iyi de bilirdin hatırlamama değecek bir eski sevgilimin olmadığını ama istemezdin seni beni bizi düşünmek. neyse zaten ben de patsoyu düşünüyorum, bir de burcunun ne olduğunu.