iç savaşıyla harap olanların öyküleri merak uyandırır
coşkulu bir hüznü bağırır bataklıktan tükürülen mücevherler
sabah kalkınca alınan duş, ekmek ve tuz
sabah kalkınca alınan rakı, buz ve soğuk terlerin uğultusu

çocukken birine tanık olmuştum
yerden topladığı birkaç izmariti içerken
türkülere benzer şiirler yazardı
altı yaşımda sokaktan bir çocukla ateşe vermiştik
bir samanlığı
yirmi altı yaşımda tekrar
yılların hizalanan perdelerini
yılların beyin kaşıntılarını

insanların kırılma noktalarını öğrenmeye çalışmak
medet kavramının öğretilmesi
medetsiz kalındığında çırpınan lugat
teselli denen şey tuzaklar ardında
alacakaranlık zindanında bilmenin
mizaha sarılan ortadoğulu gençler
uyuşturucuya sarılan insancıklar
fazla borçtan dolayı illegal
fazla aşktan ötürü hasta

şiir yazıyor olmak değil bu
dizginsiz dizelerin arasında eziliyor ve yükseliyor olmak

yerdeki kan
put yıkan putlara tapanların döktüğü
düşmanına mermi yutturan serseriler ve düşmanını tanımayan piyadeler
bir kap yemek mi yoksa ölmekte olan vaktime bir refakatçi daha mı

arzularımın iniltileri silinip gidiyor kaygılarımın diş sıkmaları karşısında
uyunmamış bir sabahın köründe simit ve kahve soran benzersiz ayyaş

ve ben
öyle bir şiir yazmak istiyorum ki
dar yaşlı sokaklarından şehrin yükselip
titretsin karlı dorukları
ve çığlar büyütebilsin duyan engin gönüllerde