zihnimin zamansız diyarlarındasın artık, geziniyorsun ve fark ediyorsun; kelime bitiyor.
.
çok kafa yordum anın trajedisine, varlığımdan beri süregelen ve inanıyorum ki herkesi rahatsız eden. bizleri doğuran “an”lar; bir çift kırmızı gözümüzle, kirden görünmeyen -bir zamanlar duyarlı- kulaklarımızla, doymak bilmeyen küfürlü ağzımızla ve bunların hizmet ettiği vıcık vıcık olmuş, suyu akan beynimizle. içimizde bir dostumuz yatar, içinde bizden bir parça var en az bizim onu taşıdığımız kadar. bilinçdışılıktan başkası değildir bu dost. emirler yağdırır hizmetçilerimize. açıklamak da süslemek kadar yersiz. bir iletişimimiz var onunla; özden ve duru. içgüdülerimi bana bahşeden bilinçdışılık, “yaşa” diyor bana milyon yıllarca! izin vermiyorum öldürmene kendini, durduramazsın kalbini benden habersiz, saklanıyorum beyninin evrimleşmemiş köşelerinde ve her hücrende. niye? ben değil miyim sahibi bu bedenin, niye dindiremiyorum kendi ağrılarımı ve ikna edemiyorum ciğerlerimi “mutlusunuz siz!” diye? bazı aptal gece sanrıları işte.
.
bilimi ve bıçağı icat ettim onunla savaşmak için. tıbbı buldum başkasının bedenlerinde, dindirmek için tüm ağrılarımı. hileyi çaldım son bir oyun oynamak için benim olmayan bene. merak ediyorum, içgüdülerime karşı çıkarak ilerlesem nerede bulurdum kendimi? bilinçdışım ile kesebilir miydim iletişimimi? “yaşa” derken o bana, nefes almaya zorlayıp ele geçirirken vücudumuzun hizmetçilerini, bıçak mı dokunduracağım bileğime? bunu da düşündüm ama bu basite kaçmak, dahası kimse anlamayacak. haklıydım. fazlası var bilinçdışılıkta. sakladıkları var hepimizden. görebildiğimizden fazlası, hissettiğimizden ve hissettirdiğinden fazlası. korkunç bir şekilde. kelime bitiyor.
.
bir iletişim söz konusu ben ve ben arasında. bilinç ve bilinçdışılık arasında. ama burada kelimeler yok, nesneler ve madde formundaki düşler ve düşünceler; soyut algımda bir alışveriş halinde. kaynağım ise dünya, ve üstü kesinlikle. peki ya, üstü nedir sevgili ben? benim de bir sınırı olmalı, dünyanın da bir sınırı olmalı değil mi? hayır der bir ses, köşesizdir dünya ve onu saran evren. ilerledikçe başlangıca yaklaşırsın. görecelidir mesafeler. ancak görece hep değişir. çünkü içime aldığım evrende, benden bir parça var ve bende evrenin bir parçası. ama kalan kısmım ne? belki bir tanrı’nın sanatı, belki de biricik ruhum. belki de ortak bir ruhumuz var ama farklı erdemlerimiz.
.
ah! biliyorum çözemeyeceğim bu bulmacayı. yola çıkış, başka benlere. benim kelimelerimdir bütün gerçeklik ve zaman. kelime bitiyor.