berke ve perit’e

 

bizimsizlik ve biçimsizlikle mayalanmış geçmişin çarşafı

amer-i-kan bezine dönüşmeye başlamıştır artık

dönüşüm döşünden döğüşün döllerini döker

dört mevsim dört çocuk filizlenir bu duvarların arasında

sahipsiz bir duvar yumruklarla süslenir her gece yeni baştan

geceyi sehere çevirir, aydınlığı kınından çıkarır

zaman durdurulmuşsa

artık yırtılan tüllerin savrulma vaktidir

artık savrulup dört bir yanda yeşerme vaktidir

zaman tahakküm altındaysa

vakit bizimdir, vaktimiz gelecektir

 

bu harflerin arasına bir tohum bıraktım

seninle açmayı bekliyor direnç çiçeği

mümkünlüğüne gizlenmiş başka bir dünyanın

güzün ardında ışıldayan güneşini bekliyor

 

her adımında bir notayla büyüttüğün

dinmez ezgisi özgürlüğün

iki parmağımızın arasında yankılanıyor

ayaklarımızın altında sarsılan iktidarlar varken

ayağa kalkmamak elinde mi

çıkıp geldiğin depremlerin enkazını dirilttin sen

büyüdün niceliğine sığınarak günlerin

üç rakam, bir nokta, yüz sessiz, iki ıssız, üç nokta

 

sivriltilen köşelerimizden fışkıran boyalar

yağıyor her gece uyuyanların üzerine

devletin tuvalinde birer fırça darbesi

 

ve uykudan mahrum bırakılmışların tanıklığı

ellerimizi renklendirmekten vazgeçmemiş iki çocuk için

bu içine kıvrılmış avuçta yükseliyor

soğuk demirden öteye bir yol çizeceğiz

hafızalarımızdaki anın sıcaklığına uzanan

bir yol ki asla eğilmeyen başların ilerleyebildiği yalnız

yalnızlığı yalpalamadan ve yalvarmadan yaldızlanmış

parlıyor aydınlıktan korkanlara inat ve parçalanıyor

korkuyu koruyanların korunda yansa da

alevlerin kızılına sevdalananlardandır o

sevdamızdır