yörüngeye çıkıp üstesinden gelince kendimin, daha iyi anlıyorum mirasyedileri ve hak veriyorum artık unutkanlara. tüm seslerinden kelimeler oluşturuyorum yörüngenin, yine bulmak için tüm benliğimi fetheden kelimelerini. zamanın illüzyonundan saklayamadım çünkü bana verdiklerini, artık dünya üstünde hiçbir ses dikemez heykellerini o var-yok zamanın. ama tekrar dönmek zorundayım kelimelere. tekrar dönmek zorundayım senin yansımalarını araba camlarında gördüğüm günlere. dışarıdaki günler heyecanlandırmıyor artık beni. daha iyi günlerin hayalini kurarak dalmıyorum sahte-yorgun uykulara. mesafe de zamana bağıldır çünkü ve zaman daraltmıyor artık aramızdaki boşluğu. bu yüzden terk ettim seni. ah! keşke atabilseydim tüm suçu o güne -yine yörüngedeydim ben, bağlıyordum her noktayı ötekine ve ötekine.-. yükselen dumanı gördüm tüm aşıkların yüreğinden. çaldı ruhumun en değerli parçasını ve çaldı kelime-ötesini kalbimden. tanrıcılık oynadığım noktaların arasında hayatı bahşetti bana.
bir gün, yine yürürken ben, aradığım kelimelerin beliriverdi jacob’ın göletinde:
“tüm noktalar bağlı ötekine
ve gördüğün her bir nokta
göremediklerinden parçalar taşır
ama her nokta yüktür ötekine.
bir noktanın evreni gördükleri
tüm noktaların evreni oldukları
tüm evren ise bir noktadır.
uyku vakti.”