Kiril alfabesiyle dileklerimi yazıp iletmek istiyorum,

Saçlarımı düzenli olarak ruhumun rengine boyuyorum,

Herkes ve her şey gittiğinde ailemle kedilerime dönüyorum,

Olgun erkeklerin bende gördüğü şeyi artık merak edemiyorum,

“Anne ben mal mıyım” diye her gece ağlıyorum,

Güzel görünmek değil ben sadece güzel hissetmek istiyorum,

Kafiye bulamayınca da böyle ucuz rediflere sığınıyorum.

Demek “Kadınlar masumdur”?!

Oysa ben her gece üvey annelere sövüyorum.

Şimdiyse bir kadeh kaldırıyorum

Hayatimi kaydıran muhalefetin partilerinde sabahlıyorum.

Ne demek bunu söyleyemezmişim

Neden “ayıp” sadece kadınlar içinmiş?

Kimse kızamaz bana çünkü

Ben annelere değil babalara kayıyorum.

Gemi kornaları olan arabalarla geziyorum

Üstelik kaslı bacaklarıma bile laf atıyorlar

“Pşşt hanımefendi!”

Kim ben mi?

Oysa ben hiç hanımefendi gibi yürümem

En azından annem böyle der.

“Erkek gibi yürüme, evde kalacaksın!”

Keşke hem erkek gibi yürüyüp

Hem de evde kalsam anne…

Biliyor musun anne?

Deniz manzaralı bir tepede

Erkeklerin adım atmaya korktuğu o gecede

Kadınlar da özgürce koşabilecek elbette.

İşte ben uyurken bunların hayalleriyle

Sabaha kadar ağladığım o mayıs gecesinde

Kornaları bozulasıda konvoylar

Hayallerimin sıcak ölüsünü kutladılar.

Naparım Ne’derim nereye giderim derken

Aylar olmuş ben hala ilk günkü gibi ağlarken

İnsanlar o iki haftayı unutmuş üstüne gönül eğlerken

Bir bakmışım ağzım açılmıyor.

Demokrasiymiş efendim, biz seçmişiz.

Türk aile yapısını oluşturacaklarmış

İzlediğimiz, giydiğimiz, yediğimiz, içtiğimiz

Gece eve gidip gitmediğimiz bile denetlenecekmiş.

Bağırıyorum çağırıyorum

“KAPATIN ŞU AMPULLERİ YETER ARTIK GÜNEŞ GÜCENİYOR” diyorum.

Meğer insanların kulakları kesilmiş

Yani duymadıklarından değilmiş

Üstelik aklımızı köreltilmişler görmemişiz.

Abdülhamit’in rüyasında gibiymişiz.

 

Janset Öztürk