•   Adım Linda. Güzel kız demekmiş, İspanyolcada. Hiçbir zaman öyle hissetmedim. Tıpkı diğerleri gibi kendimi beğenmedim. Duygularımın olduğunu unuttum zamanla ya da beni güçlü kılan duvarlarım olduğunu sandım. Ve bunu aşmanın yolunda tek tek tanıdım insanlığın altı temel duygusunu.

 

1. KORKU:

 Anladım ki varlığımızı koruma isteğinin yarattığı bir duygu, korku. 

Birinin hayatındaki varlığımızı, geceler boyu hayalini kurup sonunda ulaştığımız; sahip olduğumuz güzellikleri bir anda koruyamama düşüncemiz. 

 İlk korkum: Büyüdüğümde bir daha hiç görmediğim muhtemelen de hiçbir zaman göremeyeceğim on bir çocukla, lunapark çıkışı aldığım üç toplu dev dondurmamın yere düşmeseydi.

  2. ÖFKE:

 Çoğumuzun büyükleri, öfkenin kötü bir duygu olduğunu anlattı; en savunmasız, en bilgiye aç olduğumuz yıllarda. Sonucunda hep şiddeti doğurduğuna inandırdı bizi. Onun da bir duygu olduğunu, insan doğasının bir parçası olduğunu söylemedi kimse. Öfke kontrolünü öğretmek yerine, öfke kötüdür dedi. Oysa öfke, insanın koruduğu değerlerinin çiğnenmesi ya da tek tek ördüğü duvarlarının bir anda yıkılmasının oluşturduğu bir duygu ve dur diyebildiğimiz sürece, diğerleri kadar masum bir duygu.

  İlk öfkem: Düşmesin diye sımsıkı tuttuğum külahın kırılıp ardından topların bir bir yere düşmesiyle kendime duyduğum ve adını koyamadığım o yoğun histi.

  3.UTANMA:

 Utanmanın en korkuncu, toplumun yadırgayan gözlerle hissettirdiği utanç diyebilirim.

Bu utanç, kronik bir duygu halini alır zamanla.

Yapılan her eylemimizin ardından dış yorumları merak eder, tüm olumsuz yorumları kimse söylemeden kendimiz söyler ve bu sayede kendimizi hazırlıklı hissederiz. Birçoğu yanlış olan bu düşünceler artık alışılmış bir kabullenmeye döner ve tüm hayat enerjimizi kendimiz tüketmeye başlarız. Bir psikolog bunu: ‘Toplumun bizi, utanma kırbacıyla terbiye etmesi.’ olarak tanımlar. Günümüzde en sık ve en yoğun hissettiğimiz duygudur bu. 

Her zaman olumsuzluktan doğmaz. Beklenmeyen mutluluklar da utandırır bizi. Tıpkı diğer duygular gibi kalp atışlarımızı hızlandırır. Anlat anlat bitmez bu duygu, daha sayfalarca sürer. Çünkü, diğer tüm duygularla kuvvetli bir bağı vardır.

İlk utancım: Henüz on yaşlarımdayken arkadaşımın bedenimi armuta benzettiği andı.

  4. ÜZÜNTÜ:

 İnsanın hayat boyu en sık yaşadığı duygu olabilir, üzüntü. Hissedilmesi için her zaman bir nedene ihtiyacı yoktur. Üstelik kişiye uğradığında tüm odağını alıp uzaklaşır. Bu sebeple yaptığımız eylemlerde dikkatimizi toplayamaz hâle geliriz. Bazen de motivasyon kaynağı olur kişinin. Bir daha aynı hayal kırıklığını yaşamamak için tüm çabasını ortaya koyar. 

  Kimi üzüntüler sonsuza kadar içimizde saklıdır, zamanla yalnızca kendilerini gizler, geçip giden günlere ayak uydurur. Kimi ise gelecek olan ufacık bir mutluluğun gülümsemesiyle yok olup, gider.  

İlk üzüntüm: Hayatımdaki ilk ölümdü. Beşinci yaşımı varlığıyla güzel kılan minik tavşanımı kaybedişimdi.

 5. SEVİNÇ; 

Gelecek kaygılarının ilacıdır, sevinç. Hayatımıza yeni renkler ekleyerek daha yaşanabilir yapan duygudur. Zaman zaman üzüntülerimiz bizi motive etse de temel motivasyon duygusu sevinçtir. Olumsuz düşüncelerin hatta sağlık sorunlarımızın bile çözüm kaynağıdır. Mutluluğun aksine tanımlamak çok zordur çünkü zihinsel bir durumdur.

İlk sevincim: İlk defa pamuk tarlası görüp pamuğun bitki olduğunu öğrendiğimde, bu bilginim mucizevi bir bilgi olduğunu düşünmemin verdiği sevinçti.

  6. AŞK;

Kalp eşimize duyduğumuz, nefesimizi kesen o yoğun sevgi ve beraberinde getirdiği bağlılıktır, aşk. Doğru insana duyulduğunda mevsiminde açan çiçek kadar güzel, martıların  havada süzülüşü kadar özgür ve anne sevgisi kadar şefkatli bir duygu. Karşılığını bulduğumuzda dünya bizim etrafımızda döner sanki. Hayatımızın anlamlarından biri oluverir zamanla ve hiç hissetmediğimiz kadar yoğun ve anlamlı bir mutluluk doğar içimizde. Şu anın ve geleceğin her anında yanımızda isteriz o kişiyi ve geçmişimizin bir olması için çabalarız.

Karşılıksız aşk ise acı demektir. İnsanın içinde fırtınalar kopartan kocaman bir acı. İnsanın tüm duygularını bastıran bir duygu haline gelir ve yaşama isteğimizi kaybeder hâle geliriz.  Bir yanımız sadece onu mutlu görmek isterken diğer yarımız ise istemsiz bir kızgınlık duyar. Bunun sebebinin acımız olduğunu bilir ve zamana bırakırız kendimizi. Ne yazık ki başka bir çözümü yoktur. 

İlk aşkım: Yağmurlu bir günde, okul bahçesinde; şemsiyemi kocaman şemsiyesi ile dürten gence, o andan itibaren hissettiğim duygu.

 

  • Tüm bunları hissettikçe yaşıyorum ve karanlığın içindeki o eşsiz çiçeği arıyorum yılmadan. Kendi ellerimle ördüğüm duvarlarımı, duygularımla yıkıyorum. Artık, yeniden var oluyorum.