-Ben sarı ışıkları sevmedikçe bulunduğun evin her odasına sarı lamba takmış birileri.
+Ben taktım birileri değil.
-Oturup sarı ışık altında derdini anlatamazsın, keyfini kaçırır. Biraz caz dinleyeyim desen
başını ağrıtır sarı ışık. Âşık olduğun insanın fotoğrafını sarartır bu hoş mu yani? En çok da
varla yok arası olmasına kızıyorum sarı ışığın. “Kardeşim aydınlatmayacaksan gölge yapma
bari!” diye çıkışasım geliyor. Neden mor berjer siyah görünsün ki mesela? Renkleri de
değiştirecek kadar yüzsüz. Gözüme oyun oynayacak kadar cüretkâr. Trafikte sarı yanarken
beklemekle geçmek arasında kalmış bir arabadan başkası değil, arada bırakan huzursuzluğun
timsali bir renk.
+Ne yapmalı, ne yaptın?
-Tek tek söktüm odaların lambalarını. Işıksız kaldın, iyi böyle. Gelip ayağını oraya buraya
çarparsan kızma. Biraz ovalarsın geçer, sarı ışık altında yüzünün buruşmasından iyidir. “Hadi
beyazları tak her odaya” desem üşenir, söylenir yapmazsın zaten.
+Geçerim çift kişilik olan ama tek başıma hüküm sürdüğüm yatağıma, Orta Doğu’nun en
umursamaz adamı madalyamla koyun koyuna yatarım.
-Bunun sonu yok ama devamında, gecenin tam yarısında, sarı sokak lambalarını gören
pencerenden dışarı baktığında içeride yansımalardan oluşan yangın hissinden kurtulup her boş
lambanın yerine beyazları takarsın.
+Bunu yaparken seni düşünmek aklımın ucuna gelmeyecek çünkü sevindirirsem seni, günaha
girerim.
-Çok sevdiğin bir şarkının girişini kaçırmak, orda olduğunu bildiğim sokaktan geçerken
gülüşüne denk gelmemekle aynı şey. “Simsiyah gecenin koynundayım” demiştir çoktan şarkı
ama sen gülmemişsindir o anda. Şarkıya mı kızmalı şimdi yoksa sana mı gücenmeli?
+Yine de sarı ışıklar suçlu.
-Vazgeçtin ısrarcı olmaktan. En ufak şüphe duymadan taktın beyaz lambaları çünkü sen
uğraşmayı sevmezsin. Üşengeçliğine her zaman taktığın “o yaptıysa bir bildiği vardır”
kılıfıyla yaptın istediğim şeyi. Bir bildiğim yok. Düşüncelerimi irdeleyip “düşünüyorsa vardır
bir hissiyatı” demeni bekledim.
+Saat gece yarısının iki katı artık.
-Baktığın pencerenin tam altındaydım.
+Sarı sokak lambaları öyle aldı ki gözlerimi gölgeni bile fark etmedim.
-Ceplerime taşlarımı hazırladım öyleyse. Sokak boyunca dizili her lamba için yeteri kadar var,
fazlası değil. Gölgemi görmeni engelleyen, bir karanlık olursa ancak o zaman zihnime
sığdırabilirim bunu. Ellerim cebimde, cebimde taşlar, taşlar avuçlarımda… Yol boyunca ne
kadar pürüzsüz taşlar seçtiğimi düşünerek yürüdüm.
+Kırmadın mı hiçbir lambayı?
-Cebimden bile çıkmadı taşlar. Karanlıkta bile olsa görebilmelisin çünkü gölgemi. Yine de suçlu sarı ışıklar değil sensin.