genelde böyle olmuştur zaten, 

bir bıçak yarası açılır 

tavanlarla sohbet ederim

sabah olur, uyanırım, metroya binerim

kötü şiirler okur, üşümemi anarım

anda ve metroda olmam

bir bıçak yarası da ben açarım

kerpiç duvarlarıma toprak taşır

içimde büyüttüğüm cümlelerle

kötü şiir yazarım

 

hani taşı sıksam suyunu çıkarırdım derim

o anda bir meryem belirir;

” ya leyteni küntü nesyen mensiyye “

diye yakarır 

aidiyetimi kurşuna dizilmiş görüp

karşılıklı sigara içer, meryem’in beşikteki çocuğunu konuşturur

mucizeyi yaratırım

 

genelde böyle olmuştur zaten

gövdemi nasıl taşıdığımı hatırlayamam 

biraz inşirah ve iki ellerimdeki gözlerimin milleri -ne rağmen

bıçak yaralarımı dikerim

cümlelerimi uzun soluklu kurgular

he-ce-le-ye-rek 

dişlerimi

ısırdığım keçeden bir bir toplarım

uykumu metroda terkeder, üşümemin çağdaşını ararım

ahitleri tutuşturur, aleviyle sigaramı yakıp yolumu aydınlatırım

uzun cümlelerimi kısaltır

sakal bırakırım

 

genelde böyle olmuştur zaten

miller ve mitler gözlerimi karartır

iki gözlerimdeki yaş ve sıktığım taşın suyu 

boğazlarken beni

yolumun sonuna ilerler, 

kalemimi vardığım yerden körükleyip

yazgımı yakışını izlerken

bu şiir bitti artık başka bahar istemez

diye yazarım