bir çocuk yetişiyor içimde, hissediyorum.
kaburgamda parmaklarını gezdiriyor
tırnakları uzadıkça kanatıyor beni.
şiirin ortasında sesini duyuruyor
devam edemiyor şiirlerim.
günlendikçe kirlenen içimde bir ortak,
kirimi toprağa söktürüyor.
gün ışımasıyla yarasaları telaşlandırıyor nefesi
bebek kahkahalarının acıklı sesini
başkakentte de duyuyorum.

zordu onun sesini duymazdan gelmesi
göğün mavisine uçup kendimi bıraktım
öyle havaya karışmak hevesi geldi ki
engelledi buhar olmamı bildiklerimin safsızlığı.
tutunmak onun layığıydı
şarkı aşıyorduk ikimiz
elimde ölü çocuğun soğuk parmakları.

taze etin kendi yangınıyla kibritini çakması
an meselesidir şimdi.
böylesi yolculuklar her yolda bulunmaz.
sonunu görmeyi hiç ummadığım, süregelen
eşsiz ve kimsesiz adımlar silsilesi.
dilimin kurak tortusu kelimeleri yalnızlaştırdı.
buna özümü karadan sıyırmak, dedim.
ölü bir çocuk doğurdum ve topraklaştı medeniyetim
eskiden kalabalıktan melodiler tuttururdum.
tenimi kızıllığa bürüyen içimin denizinin
bir ritmi oldu artık,
beynimin dişi güdülerinin.

böylece eritme fırsatı buldum sıfatlarınızı
yolculuk mirasımı ölü çocuğa devrettim
dilediği gibi anlatsın ruhundaki aftları
sebepler vuruşsun isteklerle
ve ölü çocuğun ismi anılmasın varsın.
zaten isimsizdi önceki dizelerimde
zaten,
unutulduk şark medeniyetlerinde.