Bu üzüntü beni kör ediyor
Sağır ediyor
Felçli ediyor
Bu üzüntü ne zaman sıkılsa bendeki yerini değiştiriyor
Koşuyor koşuyor
Bir salisede yapıyor o zihnim yüreğim arası uzun koşuyu
Kalbimde bir sıkışma ve ani nabız artışı
Zihnimde bıraktığı o boşluk dolmuyor
-en azından bir salisede
O boşlukta cinler dans ediyor aşure kaynatıyor
Buğday yerine sinir hücrelerimin kısa uçları, pirinç yerine gövdeleri
Su kaynatacaklarına düşüncelerimi kaynatmışlar o kazanı da dansa dalıp taşırmışlar
Zihnim alev alev yanmış, kafatası kemiğim tam ortadan çatlamış
Bu tantana omuriliğimi uykusundan uyandırmış -ve belimde hissettiğim bükülme
O huzursuzlara uzun bir azar.
Giderken, bir daha geleceğiz nasılsa diyorlar ve aşurenin altını kapatıyorlar.
Koca zihnimin ortasında pişmemiş küçücük aşure kazanı
Günler geçiyor, kokuşuyor, üstüne akbabalar toplanıyor
Uykusuz gecelerime gece kuşlarının çığlıkları doluyor
Üzüntü, birden irkiliyor ve ah o kalbime sapladığı hançer
O keskin bıçağı yerinden oynatıyor, kan ve litrelerce kan
Kan kusuyorum yine
Ama derler ya; kızılcık şerbeti içtim aslında,
biraz yoğun kaçmış kıvamı yalnızca.