Marstaki ilk günümüz. Dünyanın geri kalanı tamamen yalnız. Fareler kurumuş tarlalarda
gönlünce cirit atıyor. Her köşe başını hamamböcekleri tutmuş. Marstaki gözlemevlerinden
dünyanın sıcaklığı 80 derece olarak ölçülüyor. Bu sıcaklıkta bile kimi yerlerde su baskınları
görülürken gezegenin yüzde 70’ i ise kuraklıkla boğuşuyor. Temiz su kaynakları tükenmiş,
canlı çeşitliliği sıfıra yaklaşmış durumda. Sırp bilim insanı Milankoviç’in 1930’ lu yıllarda ilk
kez dile getirdiği ve Dünya’ nın, Güneş çevresindeki yörüngesinin her 95 bin yılda bir biraz
daha basıklaştığı ve Güneş’e yaklaşarak daha fazla ısındığı teorisi, Marstaki diğer bilim
insanlarınca yüksek sesle dile getiriliyor. 10 bin yıl daha Marsta yaşamak zorundayız ve bunu
yüzyıllar önce öngörerek bu hazırlıkları yapmaya başlamış olmanın haklı gururu içindeyiz. Yaklaşık
20 milyon şanslı azınlık lüks kapsüllerinin içinde yaşarken dünyanın geri kalanı astım, tifo,
verem gibi hastalıklarla telef oldu. Birilerini feda etmemiz gerektiğinde bunu haklı çıkaracak
çok önemli bir sebebimiz var. Irkımız devam etmek zorunda…
5 bin yıl sonra…
Marsta İnsan nüfusu 3 milyon. Irkımız tarih boyunca ilk kez yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya. Çoğalmak bir dürtü olmaktan çıkıp yasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Cinsiyetler nesneleşmiş durumda. Aile kavramı çoktan yok oldu. Kadınlar karşısına çıkan her
erkekten gebe kalmak zorunda. Aksi halde kapsüllerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
İnsan ömrü ortalama 150 yıl. Kayıtlara yaşlılık dışında bir ölüm nedeni geçmeyeli binlerce yıl
geçti. Bilim insanları dünyayı gözlemlemeye devam ediyor. Sıcaklık 40 derece olarak
ölçülüyor. Hala yüksek sıcaklıklara adapte olup hayatta kalabilen canlılar görülebiliyor. Su
baskınları bitmiş, denizler sakinleşmiş durumda. Kıtalar birleşmiş, buzullar tamamen erimiş,
binlerce yıl önce insan nüfusunun görüldüğü şehirler sular altında kalmış. Yer yer yeşil
alanlar görülürken, yağmurlar toprağa fısıldayarak düşüyor.
Ve, Bilim insanlarının cevabını bulmak zorunda olduğu yeni bir soru doğuyor.
Dünya yeniden canlanırken, insanlık ölüyor…