İki insan, parmaklarının arasında uzayı oluşturabilir. Birçok gezegeni, yıldızı, göktaşını ve benzerlerini sığdırabilir. En önemlisi o küçücük aralığa sonsuz bir boşluk tüneyebilir. Galaksiler arası savaşlar çıkabilir. Venüs, Mars’a beyaz don gösterirken Mars, Venüs’e bomba atabilir. Bunların hepsi iki insanın parmakları birbirine değecekken olabilir. Bakışırken birinin gözlerinden diğerinin gözlerine gönderilen elçi idam edilebilir ya da kilo almış bir şekilde geri gönderilebilir. Dudakları birbirine yaklaşırken tükürüklerden su döngüsü oluşturup fırtınalar kopartabilirler. Onlar hakkında bir şeyler söylemeye çalışan kahini diri diri gömebilirler. Kustukları ağaç kökleri birleşince aynı ağacın birer meyvesi olabilirler. Bir mezarlıkta dans ederek ölülere hayatı hissettirebilirler. Hatta onları namlusunun ucunda nefret olan bir zombi ordusuna dönüştürebilirler. Balıklar aşık oldukları deniz kızlarına kavuşabilir. Kaybolmuş insanlarda başkalarının kaybettiği ülkeler bulunabilir.
Bunların hepsi olabilir. İki kişi bir aradayken ve sürpriz paketlerinde sevgi varken olağan merdivenlerden yukarı çıkmaya başlar. Olayların akışına göre o sonsuz merdiveni durmaksızın çıkabilir ya da kendini boşluğa atıp başlangıca çakılarak dönebilir. Olağan, yerde tepki vermeden yatarken sen öldüğünü zannedersin. Oysaki olağan asla ölmez ama sen bunu bilmezsin. Düşüşten sonra olağan yoğun bakımdayken sen korkudan bayılırsın. Kolonya(alkol) banyolarında kafayı bularak ayılırsın.
Tüm bunlar olurken bir bukalemunun kanında dolaşan gerçekliğe basınç çok fazla gelir. Bukalemun trajik bir şekilde ölür. Gerçeklik evini kaybetmiş, boş boş ortalarda dolanır. Giderek soyutlaşan gerçeklik işlevini yitirir. Elimizde sadece olasılıklar ve belirsizlikler kalır. Kanına girebileceğimiz bir bukalemun bulup mutlu olabileceğiniz yeni gerçekler oluştururuz.
Son-Tekrar-Son-Tekrar…