/https://www.youtube.com/watch?v=PDJPpG8e4n4

Yukarıdaki parçayı tarayıcınızdan ısrarla isteyiniz.

 

Ne zaman bir şeyler karalamak için defterimi açsam kendimi onun siluetini çizmeye çalışırken bulurdum kelimelerimle. Onu çiziyordum, çünkü onun yüzünde aldığım her nefes benim içimdeki karanlıkları aydınlatıyordu. Çoğu zaman hafif bir kibirle bakan gözleri, bir araya gelince o güzel yüzünü oluşturan kusurlu hatları ve her şeyiyle sahip olduğu uyumu seviyordum. Bu, sıcak bir yaz akşamı radyoya sevdiğiniz bir parçaya rastlamak gibiydi. Eşlik edebileceğiniz, ama çoğu zaman sadece dinlemeyi yeğlediğiniz bir parçaya. Az bilinen bir parçaysa pek tanınmamasını dilerdiniz, insana özgü bir benci(l)likle sadece size ait kalmasını ve yalnız gecelerinizde size eşlik etmeye devam etmesini.

Ben de bir başkasının ona benim gözlerimle bakmasından korkuyordum işte. Hiçbir zaman ikimizin olmayacak aşkımla duygularımın bana ait kalmasını diliyordum. Sanki onda gördüğümü bir başkası görürse kaybolacaktım.

Onu o kadar seviyordum ki ne kadar yabancı ve güzel olduğunu az daha göz ardı edecektim. Halbuki gerçek buydu, onunki dudaklarıma tamamen yabancı bir güzellikti. Bu yüzden de iki yabancı olarak kalmalı, hayatlarımızın kimseye göstermediğimiz kısımlarında dahi buluşmamalıydık. Hayır, özellikle o kısımlardı buluşmamamız gereken. Çünkü biz hiçbir zaman aynı yağmurda ıslanamaz, aynı yıldızlara bakarak düşünemezdik.

Ona dair yazdığım yüzlerce satır, yüzlerce dize ve fazlası kendisine olan hislerimi anlatmaya hiçbir zaman yetmedi. Ne zaman ki ışığından uzaklaşıp kendi gölgemle baş başa kaldım, o zaman gerçeği görebildim. Beğendiğim bedenine kendi şiirlerimdeki ruhu koyup bunu aşka dahil etmiştim. Bu yüzden istediğim sayısız şeye rağmen onunla tanışıp hayal kırıklığına uğramaktan, gerçekte benim inandığım insan olmadığını görmekten kaçınmıştım.

Benim aşık olduğum o değil, ona yazılabilecek şiirler haline gelmişti adeta. Bana verdiği ihamı seviyordum, ve bana olan tüm yabancılığını.

Sevdiğim o değil, şiirselliğiydi. Ve bunu yıldızları izlediğim ılık bir yaz gecesi, saat dördü gösterirken keşfetmek bir devrim kadar vurucu olmuştu hala onunla dolu kalbim için. Yoksa verdiği esinle hayat bulan şiirlerim için mi demeliydim?

Aradaki farkı bilmiyordum artık.