Cem Güventürk’ün bu karikatüründen yola çıkarak bir konuya değinmek istiyorum. Çağımızda çoğu insanın işini yaparken mutlu olmadığını, bir an önce iş yerinden ayrılıp dinlenmek istediklerini düşünüyorum. Eğer işten çıktıktan sonra çok yorgun değillerse ve yapmaları gereken çeşitli başka sorumluluklar (Kadınların yapması gerekmiş gibi gösterilen ev işleri vb.) yoksa kendilerini mutlu hissettirecek bir şeyler yapabiliyorlar. Ama bu ne kadar yeterli olabilir ki? Gününün büyük bir kısmını sevmediğin bir işe adıyorsun ve sana “Biri tarafından lütfedilen diğer zamanları” mutlu olmak için kullanıyorsun. Ben bu “Lütfedilen zamanları” yeterli bulmuyorum. Hepiniz hayallerinizi ve şimdi olduğunuz yeri karşılaştırın. Eğer aralarındaki fark, gözünüzdeki ışığı göz bebeklerinizin arkasına kaçırıyorsa bu farktan memnun olduğunuzu söyleyemem. Eğer aralarında bir fark görmüyorsanız veya gözlerinizdeki ışık neon lamba gibiyse sizler için bu konuda bir sorun yok, nasıl mutluysanız öyle kalın.
Hayallerinizden buralara nasıl gelmiş olabilirsiniz? Cem Güventürk’ün bahsettiği toplum tüftüfleriyle olması muhtemel gözüküyor. Ekonomik kaygıların da faydası olmuştur diye düşünüyorum. Elbette ki hayatımızı idame ettirecek kadar paraya ihtiyacımız olacak. Ama bunu emin olun o sevmediğiniz işleri yapmadan da karşılayabilirsiniz. Hayalinizde bi iş yapmamak mı var? O durumda bile karşılayabilirsiniz. Fikrimi destekleyecek bir örnek göstermek gerekirse geçenlerde gezgin yaşlıca bir adam ile karşılaştım. Adamın evi, parası yoktu ve yine aynı adam Dünya’nın birçok yerini dolaşmıştı. Sohbet sırasında ise devamlı şunları söylüyordu: “İnşallah hiç evim olmaz inşallah hiç param olmaz. Bu yaşadıklarımı Goethe ve Shakespeare borçluyum.” Açıkçası anlattıklarını hayranlıkla dinliyordum. “Böyle bir karar için nasıl cesaret buldunuz ?” diye bi soru sordum. Bana şu cevabı verdi: “Özgürlük için cefa çekmem gerekiyordu, ben de göze aldım. Zor durumlarda da bulundum ama sonunda özgürlüğümün tadıyla hep mutlu oldum.” Bu cevap benim için olağan güzel bir cevaptı. Çağımızın insanının durumuna bakarsak ise daha çok para daha çok ev daha çok araba yani daha çok lüks için cefa çekiyorlar. İçten içe hepsinin mutsuz olmadığını görmek fazla da zor değil.
Kendinizi nerede mutlu hissediyorsanız orada olmanız gerektiğine inanıyorum. Toplumun “Saçma, gereksiz, para getirmez, çok riskli” gibi sözlerine hücrenizin en istençli kısmından bir ritim tutturarak kulaklarınızı kapatın. O ritim sayesinde belki de uzun zamandır üzerinde yuvarlandığınız gökyüzündeki kumsalın tüm kum tanelerinin aslında kar tanelerinin farklılığını çalmış olduğunu görebilirsiniz