Öykülerin çoğu karakterin yataktan kalkmasıyla başlar. Bununla başlamayan öyküler de diğer öykülerin bununla başlamasıyla. Aynı şarkıyı yetmiş beşinciye dinleyenler, son bir hafta içinde tüketim alışkanlıklarını değiştirirken üretim ilişkilerini gözden geçirenler. Köşedeki kız marksengelslenin okuyor. Şarkısında ise rahatsız edici, tiz bir titreşim mevcut. Okuduğu kitabı yere bıraktıktan sonra bir sigara yakıyor. Köşedeki kız, sigara içmez. Yaktıktan sonra toprağa basarak söndürüyor sigarayı. Kendisini izlediğimden habersiz. Köşedeki kız, her gün aynı saatte aynı şeyleri yapar. Onu izleyen de. Her gün aynı caddeden geçerken aynı kişilere selam verir. Aynı kişilerle karşılaşmamayı diler. Aynı spotçuda aynı masayı görür her gün tekrar tekrar tozu alınmış, toz alınma izleri durur halde. Eğlence mekanlarının olduğu yerde takılsa da içmez. Köşedeki kız, halkların kardeşliğini savunur. Deneysel şiirler okumaz.

Gecesinde şiir yazdığım sabahlar genelde ağrılarla uyanırım. Ve gözlerimi açtım. En sevdiğim bağlaçla başlamıştım ikinci cümleyi yazmaya. Gece olanları düşündüm. Gece bir şey olmamıştı. Hepsi aklımdaydı. İlginç bir rastlantıydı aylar sonra denk geldiğimizde aynı dergi aynı çantada ve aynı çanta farklı kişinin omuzlarında. Değişmişti. Hiçbir şey sabit kalmaz.

Kanıksadım artık. Bir sabah daha. Düzyazıyı tamamen bırakıp şiire geçmek için yeterli cesareti bulamıyordum. Bazı noktalara daha dikkatli bakmak lazımdı. Ortadoğu’da neler oluyor? Yazılarımla alakası yok. Olmalı mı? Dış politika üzerine köşe yazıları yazmak… Biçilmiş kaftan.

NE değer yargıları NE yargılamalar                                                                                                                                    SUSSMAZ köşedeki kız                                                                                                                                             
dağınık yazılan şeylere konu olur ve köşesinden ayrılmaz                                                                                                    kimseyi de yaklaştırmaz

‘’Yekten hayatını sadece tek bir kişi üzerine kur. Alıntılayacağın cümleleri de kendin yaz mesela, ben öyle yaparım. Ve sigara içmiyorsan bile böyle ayrılık konuşmalarından sonra bir sigara yakmalısın. Ben mesela, manzaraya bakmak için buraya her gelişimin dönüşünde bir sigara yakarım. İçmem ama. İçme zaten. Hayır, kamu spotu değil bu. Ağzım, herhangi bir olumlu sözle katranı giderilemeyecek kadar boka batmış bir halde. Biliyorum böyle düşünmemiştin, her şey daha farklı olur gibiydi ama ben de istemedim buraya gelmeni. Zaten bilmiyorsun, babası ölen on bir yaşındaki kız çocukları, on altısında edebiyata meyleder hep.’’

Fazla duygulu. Yetmiş dördüncü tekrar. Geriye doğru. Yetmiş üç. Ne diyorduk, yetmiş iki. Nefes aldığımda yazıyorum yalnızca.