Ve Lord Raglan, karanlık bastıktan sonra, gece olunca, subay olmayan bir askerin ismiyle
bulutu dolaşır.
Kara Ölüm geri döndü. Kara Ölüm, ölüm korkusunun cehalet sayıldığı bu dünyaya geri dön-
dü. İnsanlar onu görmekten hoşlanmışa benzemiyorlardı, kimisi duvarların arkasına saklandı,
kimisi farelere eziyet etti. Böyle karşılanmayı beklemiyordu. Parmağını havaya kaldırdı, bir
şey söyleyecekti. Vazgeçti. “Hiçbir şey güzel değil, hiçbir şey güzel değil.” İleriye doğru birkaç
adım attı, dumandan göğsünde kurtçuklar dolanıyordu. Kan. Gözlerini kapattı ve çocuklarını
çağırdı, mezarlıklardan bir sis bulutu yükseldi. Gözlerini açtığında Kara Ölüm herkesin üstü-
ne sinmişti. İnsanlar lanet etti. Kara Ölüm üzüldü.
“Buğulu camda hakikati gördüm, her yolculuk sona erer.” dedi biri. Öbürü “Her etkileşim
bizleri daha da karartır.” dedi. “Çapaklarımdan hiçbir şey göremiyorum.” “Sizi öyle bir duruma
getireceğim ki, söylediğim her sözde Tanrı’yı arayacaksınız!”
Yeter!
“Kendinize kutsal vaazler verip ölümü düşünmeyi bırakın.” Kara Ölüm.
“Görünen, görünmeyenden daha önemlidir derler. Ancak görünenin ne kadarını görüyorsu-
nuz? Ölüm nedir, doğum nedir gözlerinizde? Benim öldürdüğüm kadar doğurduğum vardır.”
Çocuklarını işaret etti.
“Bilmezdim gündüzün dirildiğini yeniden
Bir akşamüstü ölse bile.”
Ders vermek için burada olmadığım kesin. Dumanımdan beynime, kafamın içine ilerleyen
kurtçukları hissediyorum. Onlara ben mi izin verdim? Gerçeğin değil, yanıltıcı gerçekliğin
kurtçukları bunlar. Beni ele geçirebilirler mi? Kendilerini ne zaman unutturacaklar?
İnsanlar bu olayın üstüne öleceklerini anladılar, ancak bazıları yeniden doğdu.
Şehre aydan gri ışık dizileri uzanıyordu, yalnız ve terkedilmiş hisseden kullarını alıp do-
yumsuzluktan saklıyordu, orada birbirlerini bulup mutlu olacaklarını sandılar. Yeni bir yaşam
mümkün.
Yavaş yavaş özlemi duyulan acı ve keder; kavga ve savaşla geri geldi. Kendilerini yine yalnız
hissetmeye başladılar sonsuz acımasız bir paradoksla. İşte böyle başladı ayda yaşam.