Kayıp hissediyorum. Jenerasyonumun her parçası kadar kayıp.
Kekeleyip duruyor ellerim klavye görünce. Yolunu bilmeyen birinin elleri de bulamıyormuş yolunu. Ellerim kayboluyor.
Ya da sende kalıyorlar belki. Ben kazağımın yanında, ellerimi de sende unutuyorum.
Bundandır oluyor belki, bana yaklaşan eller görünce içimin üşümesi. Bundandır oluyor belki hatta kansızlığım. Sen otuz yaşındaydın diye oluyor belki karşıma çıkan herkesin otuz yaşında oluşu. Oysa otuz yaşında olmuyorsun sen o gece, onyedi oluyoruz ikimiz de. Allah bile inanıyor onyedi koktuğuna, Allah bile kokluyor seni o gece. Onyedi kokamıyorum ben hiç.
Sadece birisi bir kez bana sayıları bitişik yaz dediği için bitişik yazan biri gibi kokuyorum.
Müzik dinlerken yazı yazınca piyanist gibi hisseden biri. Bazen de düşündüğü kadar hızlı yazamayan biri, düşündüğü kadar hızlı kaçamayan. Kapalı anlatıma korkusundan sığınan, yine de açığını gören olmasını uman biri. Edebiyatı bireysel çıkarları olan, hepinizden biri.
Yine de
Sana gelince konu
Sen olan
Biri.
Hızır gibi seviyorum ben seni. Kızım gibi seviyorum ben seni.
Seninle benim hayalimi ancak kafam iyiyken kurabiliyorum. Hayallerimize de sızıyorlar yavaştan.
Kafamın içine yazı yazan birini koyuyorlar. Hayal kuramayan birini koyuyorlar onun ötesine.
İçime kusmayı isteyen birini oturtuyorlar, bulimik ediyorlar her yeri.
Bense, güneşin batışına bile koyamıyorum seni, doğuşuna hiç uyduramıyorum. Senin adını güneş biliyorum ben, baş ucuma çırılçıplak kalbini koyuyorum.
Senin en çok kalp atışını seviyorum ben.
Kalp kırılışlarımdan sana şiirler uçuruyorum ben.