Yankı Eyigünlü’nün Sonraki Direnişe Mektubu’nu ilk okuduğum sıralar cesaretli hissettiğim kısa vadeli anımdaydım yine. İki sene önce elime aldığım Rollo May’den Yaratma Cesareti’ni tekrar elime almış karıştırıyordum, biliyordum ki benzer bir problemle aylardır iç içeyim. Neden yazıyordum peki ya şimdi neden yazamıyorum? Devam etmek için motivasyona sahipken şimdi neden oluşturamıyorum? Peki ya bu cümleleri kurabiliyorken aslında oluşturmuş oluyor muyum? Ya zaman? Neden o an değildi de şuan. Yaratıcı edim denilen şey bilinçdışından neden aniden ve ’o anda’ fırlıyor? Çok daha temel bir soru: Bu yaratıcı edim isteği nereden geliyor? Bu soruların cevaplarını verebilmek için uygun anımda değilim. Çok kısa vadeli anımdayım. Her an bitebilirim. İttire kaktıra yazıyorum bu cümleleri de maalesef.

Neden fanzinde yazıyoruz sorusuna cevap: Eğer ola ki buradaki ana konu fanzin ise etkileniş diyeceğim. Yankı Eyigünlü Alperen Yavaş’ın sorusundan ben ise Yankı Eyigünlü’nün mektubundan etkilendim. Kim yazdıklarımdan nasıl bir etkileniş içersine girecek merak konusu fakat önemli olan somut bir veriyi elde tutmak değil, etkileniş.

Zaman konusunu es geçersem (şimdilik diyorum, demek istiyorum) ölüm’e yani aslında iz bırakma isteğine geliyoruz. İçimizde var olma hissiyatı, isteği var. ‘’Yazmazsak geleceğin biçimlendirilmesine katılma şansımızdan feragat etmiş olacağız’’ artık bunu biliyorum. Bir de neyi biliyorum; kendimi. Yani en azından ittire kaktıra biliyorum belki de sanıyorum neyse.

Ben yazarken daima dağılırım sonra ise parçaları toplamaya çalışırım. Bunu becerebildiğimde oluşumumu kendimce tamamlamış olurum. Benim için yaratım kaybolmaktır bir nevi. Yaratıcılık nasıl tanımlanabilir sorusuna cevaplar incelendiğinde hep bir farklı kelimesiyle karşılaşırız genel olarak. Aslında bu farklı olanın dağılıp saçılma sonrası birleşimle oluştuğunu düşünüyorum. Çok fazla aynı kelime ve düşünce var. Yüzyıllar boyu yeni edimler nasıl oluşuyor? Bir şeylerin ilki olma zamanını çoktan geçtik. Fakat hala bir şeylerin ilki olabiliyoruz. Bu ilk olma meselesi de iz bırakma meselesinin daha büyükçe hali. Hala bir şeyler olabiliyorsa eğer dağılıp saçılmış ve kendimize göre parçaları toplayıp, yapıştırmışız demektir, kendimce.

Kurgu

‘’Çok fazla soru vardı: Ya Allah yoksa? Devlet, hükümet olmasa? Bütün yaşadığım bu dünyada olacaksa? Ya beni yönetenlerden daha zekiysem? Karşı olma hakkım varsa? Ya seks?’’

Ya kurgu? Kurmazsak anlamı kalır mı bütünün ve tümün. Sanırım gerçekten de o zaman tüm yaşadığım burada olacaktı. Bilinçdışımdan püskürttüğüm act yeni bir kapı, doğrusu spiritüel bir delilik ve inanç: Olmayanı var etmek, varmış gibi yapmak ve sonucunda isteği doyurmak.

Kanat’a selam

Önsöz niteliğinde yazdığım bu parça sonrakilerin ilki olsun.

     Keçiler ise bana Kanat’ı hatırlatıyor.