yerli yerinde olmayan zihnimle başlamadığım bir ilkyaz akşamı serinliğinde

bütün kıyılarıma çıplak el yazımla işlediğim

belli belirsiz yazgımla

-yazgı: yazılmış olan değil, benim yazdığımdır.-

zihnim değil yerli yerinde

ümmü gülsüm’ü dinliyorum

“ey benim kalbimin hayatı”

annem canlanıyor zihnimde

ve annemin alacağı

“bana bir yaşam borcu var babamın.” demişti

ıslak bir gözle ve bu söz de ıslaktı

zihnimin ve benim tekrara düştüğüm bu günlerde

karışıklığım ve kelimelerim

bir bütünsüzlük ve ilk şiirimle

annem ve ümmü gülsüm ve rahman suresi tekrarlanan ayet başta

başka kıvrımlar çoğalıyor zihnimde

tekrarlanan ayet değil yazgım

– meşrutiyet’te bali çeken adamla tekrar edileni yalanlarım- ve elimde sapan olur yalanlayışım

koşmak kaçmak çıplak ayaklarımla Kenan kıyılarına inmek

başkaldırmanın yeni ahitlerini yazmak isterim

ve sapanım.

çünkü gizidir zihnimin

sonra bir çocuk görüyorum

emeğini kiralıyor bak diyorum

onun da bir sapanı var, taşlaşmış kalpler fırlatıyor

romantizm denemez buna

çünkü görülen ve gösterilen çocuk

özüme çekiyor, özüme çekmiştim

ne ben ne de o çocuk fırlatılan taşlaşmış kalpleri açıklayamaz

özüm ve annemin ıslak sözleri ve kıvrımlaşmış zihnim burada.

sapanla fırlatılıyorken

bir söz nasıl ıslak olurdu, henüz bilmiyordum