“ilaç kullanma, beni üzüyorsun.
…ve biraz da eski saçımı özletiyorsun.”
.
sarı ışığın altında ya da günün on beşinde
suratında hep o renkler var
yalnızca güneşin verebileceği
parlak, ve beni hayatla dolduruyor.
bazen de dünyaya geliş sebebimi hatırlatıyor
anlamak ve sonra anlatmak.
.
organsız, yalnızca deriden oluşan ve büzüşüp genleşerek nefes alan bir makro-organizma; kendisine teslim olanları yutmaya -ve daha sıcak bir yerde kusmaya- açık, kucaklarını açmış bekliyor. kalabalık.
.
“bazı çizgilerimiz iç içe seninle, biliyor musun?
…ve beni düşündürüyorsun,
hayatı gerçekten böyle mi görüyorum?”
.
bazı insanlar ifade ediyor
bazıları büyüyor sarmaşıkların içinde
ve kalbinde algı-ötesi yüceliklerle
soyutlanarak çözülmüyor hiçbir şey
çünkü gerçek değilsek bile bir şey ifade ediyoruz
.
bir daha gidilemeyecek yerler. güneşin patladığı üç yaz öğleni, tam ağustos ortasında. yokuşun sonundaki yeşil ev ve ege denizi. hayal gücünde yeniden yazılan dünya tezahürleri; asla var olmayan. üzgün olma ve kaybolma lüksünü satan bir insan olarak, bol bol ağlamaya mahkum.
.
“… ve bazen beni korkutuyorsun
gözlerinin içindeki boşlukla birlikte
sanki başka dünyalara sürükleniyorsun.”