Çok ses var yine. Bu sokaklar ne zaman sessiz, ne zaman ıssız? İnsanlık burada varolmuş gibi hep bir kalabalık. Zikzak çizerek geçtim yine sokak mumlarını. Avuç içi kadar kaldırım taşlarını sayarak evini buldum. 21-22-23-24, durdum orda hop! Kabına sığma hadi çık balkona. Derin bir nefes al ama biraz muğlak olsun tabi. “Gidemiyorum ulan” diye bağır sesinin yettiğince. Tüm kalabalık sokaklar dağılsın çığlığında. Bir çizgi romanda olsaydık güvercinleri patlatırdım, yüzün gülerdi biraz. Eğlenmezsin ki sen canlıların can acısıyla. Tamam hadi sana dönelim yine. Herkesin çay söylediği masada canın deli gibi kahve isterken bile sesini çıkarmaz “çay 5 olsun” dersin. Eh, boğazın ıslansın yeter. Nerde kendi kendine “ben varım yahu, en değerliyim” dediğin zamanlar. Ooo, ne çok şey bekledim senden değil mi? Kıvır kıvır buklelerinin bir teli için bile o kalabalığı sırf sen git diye tarardım ben. Elimde bir silah olmasına gerek yok. Kellemi koyardım ortaya.
Herkes birbirini taramaya başlardı zaten sonra. Seri katil çok aramızda. Neydi şu bilmem ne grubunun bilmem ne isimli araştırması. 16 mı 17 mi katil içinden geçermişiz diyor her gün. Beni öldürmeye cesaret edememiş katilin varlığından bana ne. Sana ne değil ama. Oturur yasını tutarsın. Ölenlerin değil biliyorum, katil olanın kaderinin, kötü şansının. Niye bu kadar iyisin onu da asla anlamam. Kötülüğünün içinde barındığını ve geceleri ortaya çıktığını hayal etmeye başladım. Belki her gece birinin canına kıyıp sabah fotoğrafına bakıp ağlıyorsun. Ne acıklı hikaye yazdım sana be Esma. En son kime bağırdın be güzelim? Kim gördü senin şu büyük harflerini. Yastığındır olsa olsa. Ağlarken arada bir kafanı gömüp de basıyorsundur sen çığlığı. Amma da senlik, amma da prenses hareket. Kalk da çıkar üstündekileri. Üstündeki şu tüm maske ve kıyafetlerden kurtul. Bez parçası olanlar kalsın. Benim senin çıplaklığınla bir derdim yok. Ben biliyorum senin vücudunun eşsiz kıvrımlarla dolu olduğunu. Sen şu üstüne yapışan sıfatları bir çıkar da ben rahatlarım. Senin yerine derin bir nefes alırım. Ah Esma yapma, zaman geçiyor. Gel iyi olma bu gece. Öldürelim seni susturan tüm adileri. Affetmek zorunda olduğuna kim inandırdı bilmiyorum. Ama liste yaparak başlayalım istersen. A harfinden başla. Z’ye kadar hayatına paslı makas armağan etmiş herkesi listele bana. Tamam, sen yapma. Hepsini ben keseyim o kör makasla. Ama izlemelisin. Kötülüğe şahit olmak, onu icra edenden daha fazla cesaret ister. Otur ve izle. Biraz içinden geçir “ohh” diye. Saçlarını çek yüzünden. Parmaklıklarla değil, intikam özgürlüğüyle kabullen. Kötü olacaksın Esma, kaçışın yok. Bu düzlük başka türlü seni yürütmez. Ayak uydur tüm oyunlara. Aç susuz kalma. Ben ilk kaç yaşımda öğrendim bu kötülüğü bilmiyorum. Ama o zamandan bu zamana bir kere olsun sırtım yere gelmedi. Her sokakta bir dostum var. Her birinin sırtında pençe izlerim. Acıları vurdukça daha çok severler beni. Moda’da bir çay 50 lira olmuş. Günde 10 bardak çayı nasıl içiyorum sanıyorsun? Hepsi ikram be. Önce dövüle dövüle korunmayı öğrettiler. Sonra taktikler kaptım hepsinin sanatından. En iyi dövüşçü olmaya kadar zorladım, kaşındım, dövüldüm. Bak benden iyisi yok şimdi. Geçen birinin en mutlu anında bastım suratına küfrü. Ama nasıl keyiflenmek gör. Kahkahalara boğuldu. Ne zaman görse hal hatır sorar şimdi. Küfürden önce tanımazdı beni. Öğren Esma, nolur öğren artık. Bu düzende, öyle balkondan sigara tüttürerek doyuramazsın karnını. O izmaritler midede sindirilmiyor.