emirler yağdırıyorum kendime
bin parçaya bölünmüş bir kafayı yönetmek
her zaman savaşa hazır bir ordu gibi
sadece yenildiğimde kaderi hatırlıyorum
beşinci şiirimde doğurmuştum tanrıyı
yedincisinde dünyayı yarattı
geç kalınmış bir cevapla birlikte
bunu yapmaya hakkın yok dedim
on ikinci şiirimde dedim
ve huzurundan kovuldum
şimdi yıkıyorum yarattığımız dünyayı
isimsiz mektuplar için bu kağıt
birine yazılması gereken
birinin yazması gerekmeyen
kimsenin yazmaya cesaret edemediği
ama benim yazmak için şakağıma silahlar
ektiğim mektuplar
artık her baskı isyana gebe
doğunun batısına barut kokusu yayılıyor
canımı sıkıyor yirmi altı kırk beşin kuzeyi
saf değiştirdiğimde
yine aynı yere geliyorum
ben herşeyin sonuna yetiştim
bunun için özür dilerim senin adına
iç sesim yazım kurallarını bilmiyor
bunun için de özür dilerim onun adına
iç sesim kuralları yıkıyor tek tek
bilmediğin birşeyi yıkamazsın
bunu da iç sesim yazdırdı,
ben yazmak istemedim ben hiçbir zaman
yazmak istemedim kullanmadığım
bağlaçlar hayata bağlıyor beni
henüz uygun bir bağlaç bulamadım buraya
aradığımı bulamadığım her an başa
dönüyorum aklı temsil ediyorum alegorik
bir eserde duygularımdan uzaklaştıkça
insanlığımı yontuyorum
karar verdim artık
her şeye şahit olmuş bir bakteriyim
ömrünü sudan çıkmaya adayan
trans kadının bir göğsü düşmüş
dönüyor dünyanın yörüngesinde
kendi sesini duymaya tahammülü olmayan
bir çocuk halkın sesini sahipleniyor
müziklerinde
bizse dar caddelerde ilerliyoruz tekmelerle
harç yatağına yatıp
borç batağında uyananlar
artık olmayanlar ve hiç olmamışlar
bir doğru boyunca yaşanan kırılmalar
kavramların içi boşaltılmıştı
ben doğduğumda
kavramları annem bildim
boşluğu babam
ellerimle doldurdum hepsini teker teker
şimdi ağzımdaki yaralara kağıt basıyorum
kalemler tükürüyor düşüncelerimi
dizimi kanatan tüm kaldırımlara
bir iz bırakma sırası bana geldi
bu şiirde siyanür var, içeri girmeyin
ama bunu en başında söylemeliydim
Eftelya Koyuncu