Sancılarım, midemden göğsüme doğru olan yolculuğunu gerçekleştirmekteydi. Bense sancılarımı vücudumdan dışarı çıkarmak için ağzımı kullanacaktım. Ağzım; keskinlikte, yumuşaklıkta ve döneklikte organlarım arasındaki birinciliğin sahibi. Bu yüzden en uygun çıkış yeri orası. Kararlı bir şekilde varış noktalarını değiştirmeye çalıştım. Gidişlerinden ağzıma yaklaşıyorlar gibi gözükseler de asıl niyetleri kaburgalarımın arasında hapsettiklerimi duyumsatmak. Uzun süren çabalarla ve kalın halatlarla düğümlemiştim tinsel taraflarıma dokunmasını istemediklerimi. Her hatırlayış, bir hayli acıyış benim için. Hal böyle olunca yedi yaşımdan beri her sene bir kaburgamı unutarak, kendimi tıpta bir mucize -kaburgasız insan- olduğuma inandırmıştım.

Sancılar ayaklarımdan başladılar yolculuğa birkaç sene evvel. İlk başlarda önemsemedim, uzak geldiler bana. Vücudumda ilerledikleri her beş ayın sonunda ben bir kaburgamı hatırladım. İşte o zaman fark ettim mahkumlara zorunlu affın yakın olduğunu.

Kaburgalarımın her yerine salya ve yalan karışımını sürmüştüm. Salyalar dışarıdan görenleri tiksindirmek ve bu sayede onları uzaklaştırmak için. Yalanlar ise kendime özel. Sancılar, bu karışımın iğrençliğine ve mahremiyetine bakmaksızın kaburgalarımın üzerinden yalayıp yutuyordu onu. Ne çok emek vardı! Onca salya, onca yalan, onca yıl… HAM!

Bir gıdımlık heveslerimi de o zamanlarda hep bastırdım. Vajinal bölgem mülteci kampına döndü. Her şey oradaydı ama hiçbir şey ona ait değildi ve gidiciydi. Herkese açık ve merhametli bu dünyada vatan ne kutsal değil mi? İnsan hayret ediyor.

Herkes duygusal ve düşünsel savaşlardan yorgundur. Onları kabul edecek, sığınacak bir yer ararlar. Bu yer bir vajina, bir bunalım ve daha birçok şey olabilir. En beter sığınak: Gerçek zeminine ayağını sürtmüş fakat sonra uzayı yuva edinmiş hayaller.

(Vajina aynı zamanda penistir bu metnin sözlüğünde)

Acaba ne kadar geri gidebilirim diye sordum kendi kendime. İnsanlar hep ileri giderek sınırlarını zorlamamalı. Gelişime odaklı bir toplumda bu söylediğim absürt kaçabilir elbet.

Sayısız defa şöyle bir duyuru yaptım beynimde:

Lütfen çekinmeyiniz, buyrun bir adım geri gidiniz.

Yaklaşıyorum annemle babamın seviştiği o malum geceye. Yanlarına gidip bağırıyorum: Yapmayın, ölmek istemiyorum. Hiç…

Kulak asmayıp zevk almaya devam ettiler. Daha o zamanlardan anlamıştım böylesine yalnız kalacağımı.
Sevişme sesleri eşliğinde oluşum ve ölüşüm arasındayım. Tüm ömrüm dirilişimi hayal etmekle geçti.