Şimdiye kadar hep güzel şeyler yazmaya çalıştım. Bir kadından ilham aldım, kadının gözlerinden dökülen şiirlerden… Şimdilerde bakıyorum, ilham alabileceğim hiçbir şey kalmamış. Mavi bir defterim var. İnce ruhlu kadın, gitmeden önce vermişti bu defteri bana. Çünkü ben kadına aşıktım, çünkü kadın bana aşık değildi. “Bu defterde ben olmayacağım, defter bomboş, çünkü dolduracağın çok anın olacak, ama ben olmayacağım. Başka kadınlar olacak, çocukların kahkaha sesleri, sonbaharda ağaçlardan dökülen yapraklar olacak, ama ben olmayacağım.” dedi ve bana bunun için söz verdirtti. Ben, sözümde duran bir adam olamadım hiç. Bu sözüm için de aynı şey geçerliydi. Yazmaya başlayacaktım. Ama kadın gitmişti. Kış bir türlü bitmiyordu. Çocuklar küsmüş olmalı ki hiç kahkaha atmıyorlar, diğer kadınlarsa bana acıyarak bakıyordu. Ben de defteri hiç açmadım. Defter gün geçtikçe maviliğini kaybediyor, siyah bir renge bürünüyordu. Ve ben yine yolumu kaybetmiş bir şekilde koşturmaya, kaçmaya devam ediyordum. Ama bu sefer beni bulan kimse yoktu. Bekledim, kimse gelmedi. Mavi için bekledim… Sanki kadını öpebilsem defterim ruhuna yeniden kavuşacak gibiydi ama kadının ıslak dudaklarından hep uzaktım. Kadının “ben olmayacağım.” demesi, defterin üstüne bir lanet gibi çökmüştü. Kadın defterimin içinde hiç olmadı, olmamıştı. Bugün defteri elime aldım. İçini açtım. Beyaz sayfalar sararmıştı ve o boş sayfalardan çığlık sesleri geliyordu. Kendime çok kızmıştım ve defterimin acısını dindirmeliydim. Kalemimi elime alıp en ön sayfayı açtım. Sayfanın satırlarında gezinmeye başladım. Cesaretimi toplamalıydım. Derin bir nefes aldım ve yazdım; Evet, ben son kez şiir okuyordum.