Henry Wallis’in 1856 yılında yaptığı bu eserinde anlatmak istediği birçok nokta bulunmaktadır. Ölen yazarın tablodaki modelliğini genç şair ve yazar Meredith yapmıştır. Londra’da yaşayan bu genç, 17 yaşında kendini beceriksiz gören ve istediği üne kavuşamadığı için kendini öldüren bir yazar. Kendisini sürekli başarı ve hırs kavramlarıyla tatmin eder ancak o şekilde mutlu olacağını düşünürdü. Bu başarıya kavuşma çabalarından dolayı daha fazla mücadele edememiştir. Kendisinin canına kıydığı yer Londra’da bir çatı katındaki odadır. Yaşadığı maddi sıkıntılar, reddedilmeler ve bulunduğu ortamda kabul edilmeyen Chatterton, yaşadığı onca sıkıntıya rağmen dayanamayıp kendisini int*hara sürüklemiştir. Onun bilmediği bir şey vardı, hayatın zaten birebir imtihanlarla, olumlu durumların yanında yaşanması gereken olumsuz durumların da olduğu. Resmi dikkatli incelediğimizde yüzünde bir gülümseme fark ediliyor. Bu gülümseme dünyadan sonsuza dek uzaklaştığı için yer edinmiştir. Etrafında paramparça notlar ve üzerinde kirli kıyafetler var, bu paramparça notlar içinde yaşadığı sıkışıklıkların bıraktığı sonuç olabilir. Kirli kıyafetler de maddi sıkıntılarının sonucu. Penceredeki manzara çok iç açıcı ve güzel, keşke kendi içinde de o güzellik olsaymış, belki hayatın koskoca bir deneyimden ibaret olduğunu görebilirdi. Dışarının harikalar içerisinde olup kendi içinde kapkaranlık yıkık olmak.. kendisine karşı yaptığı birçok hata var.
Her ne pahasına olursa olsun etrafını görmezden gelmeliydi, bu onun soğukkanlılığını koruyacaktı. Hataların ve engellerin her zaman var olduğunu, olacağını ve zaman zaman ona da denk geleceğini anlamalıydı. İnt*har hiçbir zaman bir çözüm olmamalı. Aksine yazarlık hayatını en berbat eden nokta oldu. Bence bir yazarın toplumdan uzak olması gerekir. Kast ettiğim “bütün yazarlar asosyal olmalı” değil, demek istediğim tanık olduğu yargıları görmezden gelip kendisi için başarılı olanı yapmasıdır. Bir yazar etrafını iyi gözlemliyor olmalı, çok okuyor olması gerekir. Bu şekilde kendisine iyi bir bakış açısı kazandırır ancak böyle başarılı olabilir. Toplum ve toplumda yaşanan olaylar en gerçekçi durumlardır. Zaman zaman toplumda neler yaşandığı öğrenilmelidir, eski ve büyük yazarların birçoğu yaşadığı toplumda aykırı bulduğu olayları hep “yazarak” anlatmıştır. Oldukça dolaylı ve değerli bir şekilde göstermiştir. Bence Chatterton’da bu şekilde ilerleyebilirdi ancak yaşının gençliği ve yaşadığı kargaşa içerisinden dolayı başaramadı. Her ne kadar bilinmiyor olsa da insanlar onun hikayesini öğrendiğinde bir ders çıkarıyordur ve bu da çok iyi bir şey. Sanat, edebiyat, yazmak ve toplum. Hayatımızda çok manidar yere sahiptir, bu değerleri farkına vararak korumak gerekir. Yazmak herkesin elde edebileceği bir yetenek değildir ancak kişi kendinde o yeteneği görüyorsa yapamayacağı bir şey yoktur. Hiçbir yazar durduğu yerde beklemez, hemen yapar ve istediği işi ortaya çıkarır. Sanırım yazarlığın en özgür ve sevilen kısmı bu olmalı…
Vildan Zenan Tekin